Forum Fix
Forumdan daha iyi faydalanabilmek için giriş yapmanız gerekiyor eğer üye değilseniz 1 dakikanızı ayırıp üye olabilirsin.

ForumFix...
Forum Fix
Forumdan daha iyi faydalanabilmek için giriş yapmanız gerekiyor eğer üye değilseniz 1 dakikanızı ayırıp üye olabilirsin.

ForumFix...
Forum Fix
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


ForumFix - Türkiyenin En Kapsamlı Forumu
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Sözleri

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:05 pm

Biz mağlûbiyetimizin bahasını çok ağır ödedik. Elimizden köyler, vilayetler değil, ülkeler alındı. Fakat son lokmasını da ağzından kapmak için bir milletin hayatına kıymak canice bir harekettir. öldürülen bir adamınsa kendini son nefesine kadar cesaretle, mertlikle müdafaa etmesi tabiî ve zarurîdir. ( 1919 )

Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O esaret ve aşağılığı kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine: "Ey millet! Sen esaret ve aşağılığı kabul eder misin?" diye sormak lâzımdır. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum. Ben, milletin büyüklüğünü biliyor vebu sual karşısında, onun, o suali soran çocuklarını canı gibi seveceğini ve alınlarından öpeceğini biliyorum. Ben biliyorum ki bu millet, kendisine bu suali soran çocuklarının, hep o esasa müstenit çare ve hazırlıklarını canla, başla kabul edecektir. Onun için işte ben şimdi bu yoldayım, onun çok sağlam bir yol olduğuna kani olarak... ( 1919 )

Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek katidir. ( 1919 )

Milli irade kendi istikametinde bir nehir gibi coşup akacaktır. Mücadeleyi her noktasından düşünerek kabul etmiş bulunuyoruz. Memlekette umduğumuz milli uyanış ve coşkunluk hasıl olmuştur. Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel şarttır. ( 1919 )

Milli dâva ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken değersiz şahıslarımız değil, milli kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir. ( 1919 )

Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır. İstanbul'a gitmeyeceğiz. Anadolu, en büyük hazinedir. Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız. ( 1919 )

Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. (1919 )

Memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. ( 1920 )

Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açık söyleyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir ve bunun üç misli daha işgal olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır. ( 1920 )

( Birinci Büyük Millet Meclisi'nin bir gizli celsesinde söylenmiştir. )
Bazı arkadaşların yoksulluk içinde bu büyük davanın başarılamayacağını zannederek, memleketlerine dönmek arzusunda olduklarını duydum. Arkadaşlar! Ben sizleri bu milli davaya silah zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silahım yoktur. Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz. Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Âli'de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim. Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silahımı, bir elime de Türk Bayrağı'nı alıp Elma Dağı'na çıkacağım. Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Sonra da bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayata veda edeceğim. Huzurunuzda buna and içiyorum. ( 1920, Enver Benhan Şapolyo, Türk Kültürü Dergisi, Sayı 49, S. 29 )

Karşı koymakta sona kalanlarımız, bir tepede hayatlarına son verirler. Gelecekte "Burada yatanlar vatanlarını kurtarmaya çalışanlardır." diye bir yazılı taşa sahibolabilirlerse mükâfatları, bu olur. ( 1920 )

Milli müdafamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz. İstanbul mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemizde devam etmeye mecburuz. Kendi hükümetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluğa bin kerre üstündür. ( 1920 )

Ne vakit başladığı bilinmeyen zamanlardan beri bağımsızlığın şerefi ile yaşayan milletimiz en feci bir çökmeyle nihayet buluyor gibi görünmüşken esaret kaydına karşı evladını ayaklanmaya davet eden ecdat sesi kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son kurtuluş mücadelesine davet etti. ( 1921 )

Bizi imha etmek görüşü karşısında mevcudiyetimizi silahla muhafaza ve müdafaa etmek pek tabiîdir. Bundan daha tabiî ve daha meşru bir hareket olamaz. ( 1921 )

Bütün cihanın bilmesi lâzımdır ki: Türkiye Halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Hükûmeti, uşak muamelesine tahammül edemez. Her medeni millet ve hükûmet gibi varlığının, hürriyet ve bağımsızlığının tanınması isteğinde kesin olarak direnmektedir. Ve bütün davası da bundan ibarettir. Biz cenkçi değiliz. Barışseveriz. Ve biran evvel barışın gerçekleşmesini görmek ve ona yardım ve hizmet etmek isteriz. ( 1921 )

Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu'nun Sakarya'da kazanmış olduğu meydan muharebesi pek büyük bir meydan muharebesidir. Harp tarihinde benzeri belki olmayan bir meydan muharebesidir. Büyük meydan muharebelerinden biri olan Mukden Meydan Muharebesi dahi yirmibir gün devam etmemiştir. ( 1921 )

Düşmanın pek büyük gayretlerle, fedakârlıklarla vücuda getirdiği ve diğer bazı devletlerin de büyük yardımlarıyla takviye ettikleri hakikaten mükemmel ve kuvvetli ordularını mağlup etmek için kendimizde bulduğumuz kuvvet ve kudret, dâvamızın meşruiyetindedir. Gerçekten biz milli hududumuz dahilinde hür ve müstakil yaşamaktan başka birşey istemiyoruz. Biz, Avrupa'nın diğer milletlerinden esirgenmeyen, haklarımıza tecavüz edilmemesini istiyoruz. ( 1921 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:06 pm

Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim.
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri! ( 1922 )

Amerika, Avrupa ve bütün medeniyet dünyası bilmelidir ki, Türkiye Halkı her medeni ve kaabiliyetli millet gibi, kayıtsız şartsız hür ve müstakil yaşamaya kesin karar vermiştir. Bu meşru kararı bozmaya yönelen her kuvvet, Türkiye'nin ebedi düşmanı kalır. Bu hususta insaniyet ve medeniyet aleminin temiz vicdanı muhakkak Türkiye ile beraberdir. ( 1922 )

Bizim mühim ve asıl olan vazifemiz, siyaset yapmak değildir. Bizim ve bütün memleket ve milletin, bugün yegâne vazifesi, topraklarımızda bulunan düşmanı süngülerimizle püskürtmektir. Bunu yapmadıkça, siyaset manasız bir sözden ibaret kalır.

Ben, milli maksadın temini için, yegâne çarenin, muharebe ve muharebede muvaffakiyet olduğunu söylüyorum. Bütün kudretimizi, bütün kaynaklarımızı, bütün varlığımızı orduya vereceğiz. Gücümüzü dünyaya tanıtacağız ve ancak ondan sonra, milleti insan gibi yaşatmak mümkün olacaktır diyorum. ( 1922 )

Sinir gevşetici sözlere, telkinlere, ehemmiyet ve itimat gösterilmemelidir. Osmanlı tarzı idare ve siyasetin yarattığı bu nevi zihniyetler reddedilmelidir. Ordu ile, muharebe ile, inat ile bu işin içinden çıkılmaz tarzındaki, kaynağı hariçte bulunan öğütlere uymakla, bir vatan, bir millet bağımsızlığı kurtulamaz. Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir. Bunun aksini düşünerek hareket edeceklerin acı neticelerle karşılaşacaklarına, şüphe yoktur. Türkiye, işte, bu yoldaki yanlış fikirlere.. yanlış zihniyetlere sahip olanlar yüzünden, her asır, her gün, her saat biraz daha gerilemiş, biraz daha çökmüştür. Bu çöküş, yalnız maddiyatta olsaydı, hiçbir ehemmiyeti yoktu. Ne yazık ki çöküş, ahlak ve manevî değerleri de içine almış görünüyor. Hiç şüphe yok ki, bu büyük memleketi bu koca milleti yok olma uçurumuna sevk eden başlıca sebep, bu olmuştur. ( 1922 )

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin Ordusu, istilalar yapmak veya saltanatlar yıkmak veya saltanatlar kurmak için şunun bunun elinde ihtiras aleti olmaktan uzaktır. İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ülkü ile duygulanmış ve yalnız onun emrine tâbi ve sadık öz evltlarından ^mürekkep muhterem ve kuvvetli bir topluluktur. ( 1922 )

Türk Kumandanları, kumanda etmesini, Türk Askeri ölmesini bildi. Harbi kazanışımızın sırrı bundan ibarettir. ( 1922 )

Vatanın kurtuluşu, milletin görüş ve idaresi kendi alınyazısı üzerinde kayıtsız şartsız hakim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla olumlu ve kesin neticelere ermiştir. ( 1922 )

Memleketimizi hiçbir hak ve adalete dayanmayarak çiğnemek ve çiğnetmek teşebbüsü, muzaffer ordumuzun fedakârane ve cansiperane gayeretiyle lâyık olduğu başarısızlığa uğratılmış ve milletimiz, tarihin nadir kaydettiği bir zafer kazanarak sevgili yurdumuzu kurtarmıştır. ( 1923 )

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını "Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmkete Anadolu kadını kadar emek verdim" diyemez. ( 1923 )

Şunu bir gerçek olarak biliniz ki, şeref hiçbir vakit bir adamın değil, bütün milletindir. Eğer yapılan işler mühimse, gösterilen muvaffakiyetler belli ise, inkılâplar dikkati çekici ise her fert kendini tebrik etmelidir. Çünkü böyle büyük şeyleri ancak çok kabiliyetli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her ferdi böyle en kabiliyetli ve büyük bir millete mensup olduğunu düşünerek kendini tebrik etsin. ( 1923 )

Geçirdiğimiz buhranlı günlerin şerefli kahramanlarını hep beraber kutlayalım. Onlar arasında muharebe meydanlarında düşman silahıyla göğüsleri delinmiş bahtiyarlar olduğu gibi yangınlarda, ateşlerde yakılmış bedbaht çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar vardır. Onlar arasında namuslarına tecavüz edilmiş, ebediyen ağlamaya mahkûm genç kızlar da vardır. Onlar arasında yurtlarını kaybetmiş aileler, evlâtlarını gömmüş analar vardır ve yine onlar arasında muharebedeki namus vazifesini şerefle yaparak bugün memleketlerine dönmüş gaziler vardır. Onlardan şehitlik şarabını içmiş olanların ruhlarına Fatihalar sunalım. ( 1923 )

Her safhası vatan için, evlâtlarımızın torunları için şerefli hâdiselerle dolu büyük bir kahramanlık menkıbesi teşkil eden Anadolu muharebelerinin heyecan veren tafsilâtını tarihin diline terkediyorum. Millet; milletin ruh sanatı, musikisi, edebiyatı ve bütün estetiği, bu kutsal mücadelenin ilâhî nağmelerini sonsuz bir vatan aşkının coşkun heyecanlarıyla daima şakımalıdır. ( 1923 )

Afyonkarahisar - Dumlupınar meydan muharebesi ve onun son devresi olan 30 Ağustos, Türk Tarihi'nin en büyük bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk Milleti'nin burada kazandığı zafer kadar kesin neticeli ve bütün tarihte, yalnız bizim tarihimizde değil, dünya tarihinde yeni yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. ( 1924 )

Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır. ( 1925 )

Birinci İnönü Meydan Muharebesi, inkılâp tarihimizin çok mühim, çok verimli bir sayfasıdır. Gelecek nesiller ve bütün dünya bu sayfayı araştırıp inceledikçe Türk İnkılâbı'nı yapan bugünki Türk Ordusu'nu ve bu orduyu bağrından çıkaran bugünkü Türk Topluluğu'nu, elbette saygı ile anacak ve takdir edecektir. ( 1925 )

Birinci İnönü muharebe meydanının ufuklarında yükselen zafer güneşi, Türk Milleti'nin yüksek fazilet ve mâneviyatının belirtisidir. Bu doğuş karşısında büyük bozgunlar oldu...

Birinci İnönü Zaferi, İkinci İnönü Zaferi'nin, Sakarya büyük kanlı savaşının ve en nihayet Türk Vatanı'nın; Türk bağımsızlığının ilk zafer müjdecisi olmuştur. Bu sebeple Birinci İnönü Meydan Muharebesi'ni kazanan Türk Ordusu'nun bütün mensupları, dünya tarihinde unutulmaz şanlı bir menkibe sahibi olarak ebediyen yaşayacaklardır. ( 1925 )

Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da taksimini teminle uğraşmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunlar hepsi anlamı kalmamış birtakım mânasız sözlerden ibaretti. O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?

Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!

İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur. ( 1927 )

Lozan Barış Antlaşması'nın içine aldığı esasları, diğer barış teklifleriyle daha fazla karşılaştırmaya lüzum olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk Milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sévres Antlaşması ile tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastin yıkılışını ifade eder bir vesikadır. Osmanlı devrine ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasî zafer eseridir. ( 1927 )

Memleketimizde bulunan düşmanları silah kuvvetiyle çıkarmadıkça, çıkarabilecek milli varlığımızı ve kudretimizi eserlerle ispat etmedikçe diplomasi sahasında ümide kapılmanın yeri olmadığı hakkındaki kanaatimiz kat'i ve daimî idi. En doğru kanaatin bu olduğunu, bu olacağını, tabiî olarak kabul etmek uygundur. Gerçekten bugünün hayat şartları içinde bir fert için olduğu gibi, bir millet için dahi kudret ve kabiliyetini, fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir. Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. İnsanlık, adalet, yiğitlik gereklerini, bütün bu vasıfların kendilerinde bulunduğunu gösterenler isteyebilirler. ( 1927 )

Kahraman Türk Orduları'nın kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan vazifeleri yapabilmişsem çok bahtiyarım. Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söyleyeyim ki, benim, ordularımızı yönelttiğim hedefler, esasen ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiş olduğu hedeflerdi. ( 1928 )

( 30 Ağustos Bayramı'nda tebrikleri kabul ederken )
Bu zaferi kazanan ben deiğlim. Bunu, asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların herbirinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır: Türk Askeri!.. Tebriklerinizi onların namına kabul ediyorum. ( 1928 )

Bütün bu muvaffakiyet yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün muvaffakiyet, bütün milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi neticesidir. Kahraman milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandığı başarı ve zaferlerdir. ( 1928 )

Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve maevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvetle, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım.

Ben Türk ufuklarından birgün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadaremindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Sanat   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:07 pm

Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, nağme olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltraşlık, bina ile olursa mimarlık... olur.

Sanatkâr da, toplum da uzun mücadele ve gayretten sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.

Biz, çok defa, bu musikinin tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte bu dinlediğimiz, hakiki Türk Musikisi'dir ve hiç şüphesiz, yüksek bir medeniyetin musikisidir. Bu musikiyi, bütün dünyanın anlaması lâzımdır. Fakat, onu bütün dünyaya anlatabilmek için, bizim milletçe, bugünki medenî dünyanın seviyesine yükselmemiz lâzımdır.

Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Abidelerin şuraya buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler, din hükümlerini gereği gibi araştırıp incelememiş olanlardır. ( 1923 )

Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir. ( 1923 )

İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki, resim yapmaz, bir millet ki, heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin getirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki bizim milletimiz, gerçek nitelikleriyle medeni ve ileri olmaya lâyıktır ve olacaktır. ( 1923 )

Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kasdettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterli değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur... Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felakete mahkumdur. Birçok unsurlar o felaketin derecesini farketmez. Farkettiği gün de ne kadar müthiş bir etkinlikle çalışmak gerektiğini tahmin edemez. ( 1923 )

Hayatta musiki lâzım mıdır? Hayatta musiki lâzım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alâkası olmayan yaratıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise musiki mutlaka vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve herşeyidir. Yalınz musikinin nev'i, üzerinde düşünmeye değer. ( 1925 )

İnsanlarda birtakım ince, yüksek ve temiz duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte ince, yüksek, derin ve temiz duyguları en ziyade duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen şairdir. ( 1928 )

Efendiler.. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; hattâ reisicumhur olabilirsiniz. Fakat bir sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim... ( 1930 )

Bizim hakikî musikimiz Anadolu Halkı'nda işitilebilir. ( 1930 )

Vatan bütün evlatlarının çalışması ile ve yardımı ile yaşar ve bundan başka toplumunu mekanizmasında faydasız hiçbir parça yoktur. Devleti idare eden bakanla, vatanın refahına elinin işi ile yardım eden sanatkâr arasında, yalnız küçük bir fark vardır, o mda şudur. Birinin vazifesi, bir diğerininkinden daha önemlidir. Fakat her ikisinde de iyi yapılmak şartıyla, ahlaki değer aynıdır. ( 1930 )

Yüksek bir insan toplumu olan Türk Milleti'nin tarihi bir özelliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan gelen zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlar sevgisini ve milli birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü vasıta ve önlemlerle besleyerek geliştirmek milli idealimizdir. ( 1933 )

Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk Müziği'dir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, müzikte değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir... Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce, modern müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal müziği yükselip, evrensel müzikte yerini alabilir. ( 1934 )

Sinan'ın heykelini yapınız. ( 1935 )

Güzel sanatların her dalı için, Kamutay'ın ( TBMM'nin ) ilgi ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir. ( 1936 )

Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılâpların başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. Onlar, bütün başarılarına rağmen medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır. ( 1936 )

Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve anlamı, yni insan beyninde yer ede, her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyen veya okuyanların çok ilgisini çekecek şekilde söylemek ve yazmak sanatı. Bunun içindir ki, edebiyat, ister nesir şeklinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltraşlık gibi, özellikle müzik gibi, güzel sanatlardan sayılmaktadır.

İnsanlıkta en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan hayatla ve kanla karşılamak kendileri için kaçınılmaz olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek bile, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğunu hazırlayabilmek için uyandırıcı, yönlendirici, harekete geçirici ve nihayet fedakâr ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur.

Bu itibarla, edebiyatın her insan topluluğu ve bu topluluğun şimdiki durumunu ve geleceğini koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için en esaslı eğitim vasıtalarından biri olduğu, kolaylıkla anlaşılır.

Bunun içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, edebiyat öğretiminde şu noktalara, özellikle önem ve kıymet vemelidir:

1 - Türk çocuğunun kafasını, doğuştan sahip olduğu dikkat ve özene göre oluşturmak; bu, Cumhuriyetin sağlıkla ilgili olan bakanlığa da düşen bir vazifedir.
2 - Güzel korunan Türk kafa ve zekâlarını açmak, yaymak, genişletmek. Bu, özellikle Kültür Bakanlığı'nın vazifesidir. Bununla birlikte, kabiliyetli Türk çocuklarının kafalarına müspet ilim ve maddi teknik kavramları, yalnız nazari ( kurumsal ) olarak değil, aynı zamanda pratik vasıtalar ile de değiştirmek.
3 - Bir taraftan da, Türk kafalarındaki kabiliyetleri, Türk karakterindeki sağlamlıkları, Türk duygularındaki yükseklik ve genişlikleri, kendilerini hiç zorlamadan, doğal bir şekilde ve olduğu gibi ifadeye onları alıştırmak.

Bunlar yapılınca, netice şu olacaktır: Türk çocuğu konuşurken, onun ifade ve anlatış şekli, Türk çocuğu yazarken, onun ifade ve üslûbu, kendisini dinleyenleri, onun yürüdüğü yola götürebilecek bu kabiliyeti sayesinde, Türk çocuğu kendisini dinleyen veya yazısını okuyanları peşine takarak yüksek Türk idealine iletebilecek, ulaştırabilecektir.

Bu edebiyat görüşü, böyle bir edebiyat öğretimi sayesindedir ki, edebiyattan anlaşılan amaca ulaşmak mümkün olabilir. (1937 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Siyaset İlmi, Devlet İdaresi   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:07 pm

Prensibimiz hiç kimseyi, olayların sivrilttiği kişiler etrafında eli göğsünde durdurmak gayesini hedef almaz.

Asla hatırdan çıkarmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir.

Benim havarîlerim yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder ve hizmet liyakat ve kudretini gösterir ise, "havari" onlardır.

Asla hatırdan çıkarmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir.

Şu ve bu tarzda, birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz, bunun hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Eğer şunun bunun güleryüz göstermesinden kuvvet almaya tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur. ( 1908 )

En iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En çok kuvvetli olmak tabirinden amacın, yalnız silah kuvveti olduğunu zannetmeyiniz. Aksine, asker olmama rağmen bu bence, kuvvetten elde edilen neticeyi meydana getiren etkenlerin sonuncusudur. Benim amacım manevi, ilmi, ahlaki ve teknik yönden kuvvetli olmaktır. Bu saydığım niteliklerden yoksun olan bir milletin bütün kişilerinin en son silahlarla donatıldığını varsaysak bile kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru olmaz. ( 1918 )

Bir devlet adamı, kendi insanî hislerine tabi olarak devlet meselelerini halledemez, o yetkiye sahip değildir. Memleket kimsenin malı, mülkü değildir. Yalnız, biz Türkler memleket ve milletin idaresini elimize aldığımız zaman, yetki ve sorumluluğumuza verilen yüksek seviyeli devlet işlerini yabancılarla çözümlemeyi kural ( gelenek ) kabul ediyor ve bu tutumumuzla bir çocuk gibi aldanıyoruz. ( 1918 )

İnsan yaşadığı, bulunduğu ve çalıştığı muhit içinde, o devri sevk ve ,idare edenlerle beraber ve bir görüşte olursa aynı muhit ve devrin adamı olmaktan çıkamaz. ( 1918 )

Hakikati konuşmaktan korkmayınız. ( 1918 )

Siyasî kavgaların çoğu neticesizdir. Fakat toplumsal çalışma her vakit için verimlidir. Bizim aydınlar buna çalışmalı. Neden Anadolu'ya gelip uğramazlar? Neden milletle doğrudan doğruya temesta bulunmazlar? Memleketi gezmeli, milleti tanımalı. Eksiği nedir görüp göstermeli. Milleti sevmek böyle olur. Yoksa lâfla sevgi fayda vermez.( 1919 )

Bence muhalefet saygıdeğerdir. Çünkü o da bir inceleme, bir inanç ürünüdür. Fakat yapılacak itirazlar akla uygun, ılımlı ve haklı sebeplere dayanmıyorsa muhalefet değersiz olur. ( 1919 )

Memleket olmazsa parti kaç para eder. Öncelikle memleket esenliğe çıkmalı ki partiler de ondan sonra bir siyasi, bir sosyal esasa, düşünceye dayanarak kurulabilsin. ( 1919 )

Millete dost görünüp de ilk fırsatta iktidara geçtikten sonra onun gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yolda götüren, laf anlamayan, yetkililerin uyarılarına kulak asmayan, millette mevcut kuvvetleri şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan hayli zarar görüldü. ( 1919 )

Yemin mukaddes bir sözleşme demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiği sözden dönmez. ( 1919 )

Memleket ve millet işlerinde, radikal hareket etmek ve açık olmak lâzımdır. ( 1919 )

Millete efendilik yoktur. Hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. ( 1921 )

Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. ( 1921 )

Dünyda hükümet için yasal yalnız ve tek bir esas vardır. O da karşılıklı görüşme ve danışmadan ibarettir. Hükümet için ilk ve esas şart yalnız ve yalnız karşılıklı görüşme ve danışmadır. ( 1921 )

Her ne suretle olursa olsun, hizmet edenler milletten büyük ödüller bekliyorlarsa kesinlikle doğru bir harekette bulunmuş olmazlar. Milletten çok şey istememeliyiz. Hizmet edenler vazifelerini yerine getirmekten başka bir şey yapmamışlardır. ( 1921 )

Bir millete, özellikle bir milletin yönetiminden sorumlu bulunan yöneticilerin kişisel ihtirasları, kişisel münakaşaları milli ve vatani vazifelerin gerektirdiği yüce duyguların üzerine çıkacak dereceye varmış olan memleketlerde, dağılmaktan ve batmaktan kurtulmak mümkün değildir. ( 1921 )

Millet ve memleketten kaynak ve dayanak almayan ve onun gerçek çıkarları ile hiç ilişkisi olmayacak şekilde ya sırf teorik veya hissi şahsi programlar etrafında parti kurmaya kalkışacak insanların, millet tarafından benimsenme şerefine erişeceklerini zannetmiyorum.

Benim bütün çalışmalarda ve yapılan işlerde hareket kuralı saydığım bir şey vardır. O da meydana getirilen kurum ve kuruluşların şahısla değil, gerçeklerle yaşatılabileceğidir. Bu nedenle herhangi bir program, şunun programı olarak değil, fakat millet ve memleket ihtiyaçlarına cevap verecek düşünce ve tedbirleri içine alması nedeniyle kıymet ve saygı kazanabilir. ( 1922 )

Gerçi, asıl olan millettir, toplumdur. Onun da umumî idaresi, Meclis'te belirir; bu her yerde böyledir. Fakat, dertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarla yapmaktadır. Her devletin işlerini yöneten şahıs ve şahıslar meydandadır. Hakikati mânasız görüşlerle inkâra yer yoktur. ( 1922 )

Bir hükümet iyi midir, kötü müdür? Hangi hükümetin iyi veya kötü olduğunu anlamak için, "Hükümetten amaç nedir?" Bunu düşünmek lâzımdır. Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin kollanmasını ve ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen kötüdür. ( 1923 )

Hükümetin varlığının sebebi, memleketin güvenliğini, milletin huzur ve rahatını temin etmektir. Bütün memlekette istikrarlı bir güvenlik egemen olmalıdır. Millet büyük bir huzur ve emniyet içinde rahat bulunmalıdır. Memleketimizin herhangi bir köşesinde halkın emniyetini, devletin bütünlük ve güvenliğini bozmaya kalkışanlar devletin bütün kuvvetlerini karşılarında bulmalıdırlar. ( 1923 )

İdealimizi açıkça ifade etmeliyiz. Onu imanla duymalı ve onu çok ısrarla izlemeliyiz. Kişisel çıkarlarımızdan, bencil emellerimizden sıyrılmayı ancak böyle canlı ve alevli ideal sayesinde başaracağız. ( 1923 )

Memlekete hizmet etmek isteyenler açık kalpli olmalıdır. Açık söylemelidirler. Milletle, milleti sevk ve idare eden insanlar açık kalple görüşmelidirler. Yapılacak şeyler olduğu gibi ifade olunmalıdır. Yoksa boş laflarla milleti aldatmak, bozmak demektir. Prensibimiz daima millete gerçeklerin söylenmesi olmalıdır. Ancak bu usul, milleti aydınlatabilir. Millete gerçeği açıklayanların kendileri de aldanmadıklarından emin olmalıdır.

Arkadaşlar! Benim bütün hayatımda izlediğim yöntem budur. ( 1923 )

Şunu kesin olarak bilmek gerekir ki, kazanılan şey hayat ve namustur. Buna saldırı, hayat ve namusumuza saldırıdır. Her kişinin bu gibi hareketlere dikkat etmesi ve onlara karşı son derece uyanık bulunması lazımdır. İşte bu görüşle milletin içinde bir kişi olarak ve tekrar millet tarafından seçişirsem, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üye sıfatı ile çalışmayı vazife olarak kabul ediyorum.

Ne ben ve ne siz şahıslarımız üzerinde durumlar yaratmaya kalkışmayalım. Biz hepimiz o şekilde çalışalım ki, kuracağımız şey milli bir müessese olsu. Bu da millete siyasi terbiye vermekle olur. ( 1923 )

Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak gerekeceğini ciddi olarak hissedebilsinler. ( 1923 )

Biz bugün doğrudan doğruya milletin ruhuna, vicdanına, eğilimine uygun olan maddi ve esaslı noktalara dayanıyoruz. Hükümetimiz bir şahsın görüşüne bağımlı olmaktan uzaktır. Hükümetimiz şahsi görüşlerin olulturulmasına âlet olmamaktadır. ( 1923 )

Benim ve hepimizin düşünmeye mecbur olduğumuz şey, gerçekten bu memleket ve milleti kurtarabilecek beyinlerin, vatansevelerin bir araya gelmesini sağlamaktan ibarettir. Bu erdemlere sahip bulunan insanlar her nerede ise ve her ne ise onları bulmak ve milletin alın yazısının çizileceği meclisin içine koymak lâzımdır. Davranışların tespitinde akıl, ilim ve tecrübe hakim olmalıdır. Maddi ve gerçekçi atılımlarda bulunmak zorundayız. ( 1923 )

Bakanlar ki millet vekillerinden oluyor ve olması lazımdır; bunların mutlaka uzman olmasını sağlamak mümkün değildir. Halbuki her yönetim sahasında esaslı ve çok bilgili şekilde hareket etmek lâzımdır. Bunu bakan sağlayamaz. İkincisi uzman bir bakan bulunmuş olsa bile, bunlar aynı ve devamlı olmadığından değişebilecekleri için, onun yerine uzmanların uzmanların başladığı işi takip etmek üzere uzman olmayan bir bakan gelebilir. Bu nedenle işlerde uzman olmalarını bakanlardan beklememek lazımdır. Genişletilecek çok nokta vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:08 pm

Her bakanlığın emrinde bir uzmanlar heyeti bulundurmak gerekir. Bu uzmanlar heyetinin durumunun bakan kadar ve belki bakandan daha sağlam olması lazımdır. Bütün faaliyetlerin projeleri orada düşünülmelidir ve eğer projeyi bakan yetkisi içinde ise yapar, değilse bakanlar kuruluna getirir. Onun yetkisi içinde de değilse, Meclise gelir. Ve bu projeler uzmanlar heyetinin projesi olabilir. Bununla beraber bakan projede değişiklik yapsa bile faaliyetin ana yönü değişmez.

Üst düzey yöneticilerin siyasetle ilgisine gelince; uygulamaya bakacak olursak, küçük memurlar değil fakat üst düzey yöneticilerinin özellikle idare amirleri, iktidarda bulunanların siyasetini takip eder. Hükümetler siyasi gruplara dayandığı için, iktidara geldiklerinde bütün üst düzey yöneticilerinin yalnız kendi görüşleri paralelinde davranmasını arzu ederler. Uygulama budur! ( 1923 )

Bugünkü hükümet iyi midir, kötü müdür? Her hükümet hem iyidir, hem kötü. Hükümetin iyi veya kötü olduğunu anlayabilmeyi hükümetin kuruluş amacında aramak lâzımdır.

Amaç, hükümet kuran milletin huzur ve rahatını sağlamaktır. Bunu sağlayan her hükümet şekli iyidir. Şimdi bugünkü hükümet şekliyle öncekiler arasında bir karşılaştırma yapalım: Millî olmayan önceki hükümet milletin rafahını korudu mu? Gerçekte önceki hükümetler birçok yerler zaptetti. Fakat oralardan geri çekile çekile bugün tespit etmeye uğraştığımız bir sınıra geldi. Kayıplarımızın yani eski hükümet şeklindeki kaybımızın derecesini birkaç örnek ile anlayabileceğiz. Süveyş Kanalı açıldıktan sonra Yemen'de kaybedilen Türk evlâtlarının miktarı 1,5 milyon civarındadır. Afrika ve Suriye'nin elde tutulması için feda edilen Türk evlâtları da haddinden fazladır. Milletimiz baştan ayağa kadar çok fakirdir ve refah ve mutluluktan da uzaktır. 2 - 3 sene önce Samsun'da halk bir miting yapıyordu. Yabancılar halkın miting yapıp yapmadığına merakla baktıktan sonra "Hayır miting olmadı bir takım hammal toplandı" demişlerdir. Halbuki efendiler bunlar yoksulluk ve çaresizlik içindeki milletin fertleri idi. Milletin refah ve mutluluğunu temin etmeyen hükümet zararlıdır, kötüdür ve terketmek lazımdır. Fakat biz onu kolay kolay terkedemedik. Ve millet ondan kurtulabilmek için çok fedâkârlık yapmıştır ve daha çok fedâkârlığa lüzum vardır. Bugünkü hükümet şeklimiz iyi midir? İyidir. ( 1923 )

Milli amaçlardan çok şahsi çıkarlar esasına dayalı siyasi kuruluşlardan ve bu kuruluşların kandırmalarından, çatışmalarından doğmuş olan şekillerin halen cezasını çekmekte olan milleti aynı nitelikte birtakım yararsız, basit faaliyetlere yöneltmek kadar büyük günah yoktur.

Bu ifade ile belirtilmek istenen şudur; ismi parti olan halk kuruluşundan amaç milletten bir kısmının, halktan bazılarının diğer kişi ve sınıfların zararına çıkar sağlamak değildir. Belki birbirinden ayrı ve birbirinin dışında olmayıp halk adı altında bulunan tüm milleti birlik ve beraberlikle ortak ve genel olan gerçek refaha ulaştırmak için faaliyete getirmektir. ( 1923 )

İçinizde memleketi ve milleti en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede meclis sizin arzularınızı yapmaya, layık olduğunuz refahı sağlama gücüne sahip olacaktır. ( 1923 )

Ben öyle bir parti kurulmasını düşünüyorum ki, bu parti milletin bütün sınıflarının refah ve saadetini sağlamaya yönelik bir programa sahip olsun. Milletimizin şartları buna uygundur. ( 1923 )

Bu milletin siyasi partilerden çok canı yanmıştır. Şunu arzedeyim ki, diğer memleketlerde partiler mutlaka ekonomik amaçlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır.

Çünkü o memleketlerde çeşitli sınıflar vardır. Bir sınıfın Bir sınıfın çıkarını korumak için kurulan siyasi bir partiye karşı diğer bir sınıfın çıkarını koruma amacıyla bir parti kurulur. Bu çok doğaldır. ( 1923 )

Partinin programı bütün millete refah ve mutluluk sağlamaya yönelik olacaktır. Görüşlerimizi beraber çalışmak istediğimiz insanlardan oluşan partiye bildirmek lazımdır. Bir de bu partinin memleketeki bütün teşkilatının aynı esasları tamamen benimsemesi sağlanmalıdır. Yoksa halkı kendi haline bırakacak olursak bir adım ileri atılamaz; program elimizde kalır. Bütün milleti akılcı bir çalışma programı ile ilgilendirmek faydalı, verimli olur. ( 1923 )

Mesele programdadır. Ve isim değişikliği ile kimseyi aldatamayız. Ortaya koyacağımız milletin programı olacak. Memleketin tümünün yararına ve ona hizmet eden bir program yapılmalıdır...

Partinin programı belirli ve kesin olursa, partiye dahil olanlar o programı ya takip eder, ya etmez! Ve belki ilk kuruluş döneminde böyle olacaktır. Fakat ergeç fikir ve hareketlerde birleşme ve dayanışma sağlanacaktır. Siyasi terbiye, siyasi ahlak lüzumunu hissettirecektir. Böyle bir parti millet için bu görüş açısından bir ekol olacaktır. ( 1923 )

Ben istiyorum ki, program milletin ihtiyaçlarına uygun olsun. Bu programla, bu memleketle ve bu milletle ilgili olan bütün aydınların ihtisas sahiplerinin ilgisi olsun. O zaman bu, benim programım değil, bütün milletin programıdır, hepinizin programıdır. Bütün millet o programın içinde kendi hissini, kendi fikrini görecektir. Doğal olarak böyle bir programı ortaklaşa takip etmek için bir heves ve gayret de meydana gelecektir. Ve zaten gerçek bir program da bence başka türlü olamaz. Yalnız bir adamın ihtisası çok şey bilemeye yeterli değildir. Geri kalmış bir milleti kalkındırmak için takip edilecek görüşleri yoğun bir şekilde ifade etmek de o kadar kolay değildir. Yalnız bu memlekete ait bilgi ile de yetinilemez. Çeşitli ve gelişmiş milletlerin yaşamalarındaki safhaları bilmek gereklidir. ( 1923 )

Siyasi teşkilatlanmada partiler ekonomik amaçlara dayanarak oluşurlar. Parti kurulmasından başka bir amaç yoktur. Başka amaçla kurulan partiler gerçek parti değildir. Onlar hırs, çıkar ve çapulcu partilerdir. O halde biz öyle bir parti kuracağız ki, bundan bütün milletin ayrım gözetmeksizin çıkarını ve korunma vasıtalarını ve mutluluğunu sağlamayı vazife edinebilsin. ( 1923 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:08 pm

Partinin programı sadece bir kişinin kafasından çıkamaz. Onun için memleketimizin bir çok bölgesini incelemiş ve ihtiyacını görmüş, Avrupa'daki ilerleme ve uygarlaşma derecesini incelemiş kişilerden yararlanmak lazımdır...

Program yaparken hayallere de kapılmamak gerekir. Bu nedenle biz haddimizi ve teşebbüsümüzde atacağımız adımın derecesini düşünerek program yapmalıyız! Bizim şimdiye kadar işlerimizdeki başarısızlık, gerçekleşmeyecek istekler ve hayaller peşinde dolaşmamızdandır. Ölçülü ve akla uygun bir çerçevede kalmalıdır. Gerçekçi olmayan şeylere değer vermemeliyiz! Hedefe ulaşmak için takip edeceğimiz yolu hislerimizle değil, aklımızla çizmeliyiz! ( 1923 )

Milli egemelik esasına dayalı ve özellikle Cumhuriyet idaresine sahip bulunan memleketlerde siyasi partilerin varlıkları doğaldır. ( 1924 )

Kendilerine bir milletin kaderi emanet edilen ( bırakılan ) adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve sağlanması mümkün menfaatleri yolunda kullanmaktan sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. ( 1924 )

Yüzyıllardan beri Türkiye'yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir, fakat yalnız bir şeyi düşünmemmişlerdir; Türkiye'yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde karşılayabiliriz: O da artık Türkiye'de Türkiye'den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü selamet ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz. ( 1924 )

Memleket tam bir birliğe muhtaçtır. Sıradan politikacılıkla milleti parçalamak ihanettir. ( 1925 )

Geçmişte, en büyük felâketleri hazırlayan bir geçmişte, çok derin geçmişlerde bile Türk milletini benliğinden çıkaran bir teşkilât vardı ki, ona devlet ve hükümet teşkilâtı derlerdi. Millet, hükümet teşkilâtının görünüşte esiri idi. Bu onun görünen manzarası idi. Halbuki Tük esaret kabul etmeyen bir millettir, Türk milleti esir olmamıştır.

Yalnız hükümet başka bir durumda kalmış, millet de hükümete ilgisiz ve ondan nefret eder bir durumda kalmıştır. İşte bunun için çok felâketler oldu. Fakat bunların meydana gelişleri devlet, hükümet teşkilâtı üzerinde oldu. Mahvolan devletler idi ve devlet ölmüştür. Fakat Türk milleti görüyorsunuz ki, daha kuvvetli, daha şerefli olarak yaşamakta devam etmektedir. Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten başka bir şey olmadıklarını ve milletin ilerlemesi, yücelmesi ve ona hizmet eden devlet memurları için başarılar dilerim. ( 1925 )

Milleti idare prensibimiz, milletin ortak ve genel düşünce ve eğilimine uymaktadır. Bu düşünce ve eğilimin gerçek ve ciddi olabilmesi, milletin maddi ve manevi ihtiyaç kaynaklarından gelmesine bağlıdır. ( 1925 )

Ankara hükümet merkezidir. Ve daima hükümet merkezi kalacaktır. ( 1925 )

Memleket ve millet hizmetlerinde önder olmak isteyenlerin ilham kaynağı milletin hakiki hisleri ve istekleridir. Bizim söz edilmeye değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve eğilimlerinin varlığına temas etmeye çalışmaktan ibarettir. Her türlü başarı sırrının, her çeşit kuvvetin, kudretin hakiki kaynağının milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır. ( 1925 )

Bizim açık ve uygulanabilir gördüğümüz siyaset milli siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları ve yüzyılların beyinlerde ve karakterlerde biriktirdiği gerçekler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.

Milletimizin güçlü, mutlu ve kararlı olarak yaşayabilmesi için, devletin her yönüyle milli bir politika izlemesi ve bu politikanın bünyemize tamamen uygun ve dayalı olması lazımdır. Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim anlam ve işaret etmek istediğim husus şudur: Milli sınırlarımız içinde, herşeyden önce kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğu ve kalkınmasına çalışmak... Rastgele bitmeyen emeller peşinde milleti uğraştırmamak, zarara uğratmamak... Medeni dünyadan, medeni ve insanca muameleyi, karşılıklı dostluğu beklemektir. ( 1927 )

Milli egemenlik esasına göre idare edilen ve medeni devletlerde, kabul edilmiş ve fiilen geçerli bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin bğlı olduğu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve yetki ile yapabilecek siyasi grubun, devlet işlerinin idaresini üzerine alması ve bu sorumluluğu en yüksek liderinin omzuna bırakması prensibinden ibarettir.

Zaten bu şartları kazanamayan bir hükümet vazife yapamaz. Hükümetin kuvvetli bir grup üyeleri arasında ve fakat birinci derecede olmayanlarından zayıf bir hükümet yapmak ve onu partinin birinci liderlerinin emir ve öğütleriyle yürütmeye kalkışmak fikri, elbette doğru değildir. Bunun feci neticeleri, bilhassa Osmanlı Devleti'nin son günlerinde görülnüştür. İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların hükümetlerinden, millete gelen zararlar sayılmayacak kadar çok değil midir?..

Kural ve yöntem olarak milletin çoğunluğunu temsil eden ve özel amacı belli olan parti, hükümeti kurma sorumluluğunu üzerine alır ve kendi amaç ve prensiplerini memlekete uygular. ( 1927 )

Bir milletin siyasi geleceğinde mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını tesbit ve kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. ( 1927 )

Muhterem milletime, şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin! ( 1927 )

Yurt içinde bozgunculuğa ve anlaşmazlığa müsaade etmeyen ve nimet ve külfeti bütün memlekette her vatandaş için eşit tutan milli sınırları içinde ekonomik gelişmeye çalışmamızı adamak; İşte iç siyasetimizin esası bu olacaktır. ( 1927 )

Mecliste, çoğunluğu olan partinin, hükümetin kurulmasını muhalefet ve azınlıkta bulunan bir partiye bırakması ise asla söz konusu olamaz. ( 1927 )

Milletin hatalardan korunması için tek sağlıklı çözüm, düşünce ve yaptığı işleriyle milletin güvenini kazanmış, siyasi bir partinin seçimde millete yol göstermesidir. ( 1927 )

"Parti dini fikir ve inançlara saygılıdır" kuralını bayrak olarak eline alan kişilerden, iyi niyetlilik beklenebilir miydi? Bu bayrak, asırlardan beri, cahil ve bağnazları, hurafelere inananları kandırarak özel amaçlar elde etmeye kalkışmamış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi? Türk milleti, asırlardan beri, sonsuz felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıklar gerektiren, pis bataklıklara, hep bu bayrak gösterilerek sevk olunmamış mıydı?

Cumhuriyetçi ve yenilikten yana olduklarını zannettirmek isteyenlerin, aynı bayrakla ortaya atılmaları, dini tutuculuğu coşturarak milleti, Cumhuriyetin, ilerleme ve yenileşmenin tümüne karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni parti, dini inanç ve düşüncelere saygı perdesi altında; biz halifeliği tekrar isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bizce Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler, biz sizi himaye edeceğiz; bizimle beraber olunuz. Çünkü Mustafa Kemal'in partisi halifeliği kaldırdı. İslamiyeti bozuyor. Sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir diye bağırmıyor muydu! Yeni partinin kullandığı formül, bu gericilik feryatlarıyla dolu değildir denilebilir mi? ( 1927 )

Politika âleminde, birçok oyunlar görülür. Fakat kutsal bir idealin belirtisi olan Cumhuriyet iderasine, çağdaş harekete karşı cahillik ve tutuculuk ve her çeşit düşmanlık ayağa kalktığı zaman özellikle yenilikten ve cumhuriyetten yana olanların yeri, gerçekten yenilikten ve cumhuriyetten yana olanların yanıdır; yoksa gericilerin ümit ve faaliyet kaynağı olan taraf değil. ( 1927 )

Milletvekili olarak vazife ve sorumluluk mevkiinde beraber çalışacağımız arkadaşlarımızın geçen tecrübelerden de yararlanarak vazifelerini eksiksiz yapacaklarını ve özellikle milletvekilliğinin her tür düşünceden daha önemli bir millet vekaleti olduğunu ve bunun resmi ve özel hayatta bile bir çok manevi ve belirli külfetleri bulunduğunu gözönünden uzak tutmayacaklarını kuvvetle ümit ederim. ( 1927 )

Bizim yüzümüz, her zaman temiz, pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktır. Yüzü çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatanseverce, vicdanlıca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır. ( 1927 )

Yapmamıza imkân ... olan işleri yapmazsak, tarih bizi tenkit eder. ( 1928 )

Benim isteğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisi'nde açıkça münakaşa edilmesidir. Büyük Millet Meclisi'nde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir iş yoktur. ( 1930 )

Siyasi yaşamımızda partilerin yeniden oluşmaları, ülkede belediye seçimleri öncesi günlerde meydana geldi. Bu münasebetle dikkati çeken gelişmeleri gözledik. Bu gözlemlerin kazandırdığı deneyimlerden Türk milleti, Cumhuriyetin yaşaması ve gelişmesi için istifade etmelidir. Siyaset sahasında karşılıklı faaliyetin verimli gelişmeleri ancak vatandaşlar arasında düşmanlık yaratılmasına meydan verilmemesiyle sağlanabilir. Bunun çareleri, partilerin içine girebilecek samimi olmayan ve gizli amaçlı unsurların, kanun ötesinde netice isteyen istek sahiplerinin bütün milletçe nefretle karşılanması ve bir de Cumhuriyet esası üzerinde çalışan partilerce bu gibilerin faaliyetlerinden daima uzak kalınmasıdır.

Memlekette basın hürriyetinin de; demokrat bir idareye layık olgunlukta kullanılmasında daha dikkatli bulunacağını ümit ederim.

Hürriyeti kötüye kullanmanın doğurduğu birçok felâketleri çekmiş olan bu memlekette, bu dikkate özellikle gerek olduğu kanaatindeyim. ( 1930 )

Milletin şahıslara, kendini unutacak ve kendini kaptıracak kadar tutkun olması, iyi netice vermez. Bunun tarihte misalleri çoktur. ( 1930 )

Millet tarafından, millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerktiği zaman, millete hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşmaz. ( 1930 )

İç siyasette meydana getirdiğimiz güven ve huzur, vatandaşlara verimli çalışmalarında gönül rahatlığı ve güven sağlamıştır. Cumhuriyet kanunlarının ve Cumhuriyet kuvvetlerinin hürmet ve itibarı memleket için esas destek ve yaptırım olduğu bir daha ispatlanmıştır. ( 1931 )

Yapmaya gücümüzün yetmeyeceği işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı günlük siyaset takip etmek prensibimiz değildir. ( 1931 )

Siyasi olarak bağımsızlığını kazanmış bir halkın yaşayış ve geleceğe yöneliş hareketinde ümitlerini beslemek ve kendi kudretine itimat hislerini kuvvetlendirmek için ona canlı bir akımın içinde yaşadığı hissini vermek lazımdır. ( 1931 )

Yapığını bilen ve hizmet yolunda tedbirlerine inanan idealistler kendimizi eleştiriye açık görmeyi gerekli görüyoruz... dikkat edilecek nokta olarak gösterdiğim nitelik yalnız laik, cumhuriyetçi, milliyetçi ve samimi olmaktır. ( 1931 )

Devlet ve hükûmeti, kendi malı ve koruyucusu tanımak, bir millet için büyük nimet ve şereftir. ( 1936 )

Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle ( büyük istekle ) karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. ( 1937 )

İleri hükümetçiliğin belirgin özelliği, halkı, kudretine olduğu kadar şefkatine de samimiyetle inandırabilmesidir. Büyük, küçük bütün Cumhuriyet memurlarında bu zihniyetin en geniş ölçüde gelişmesine önem vermek, çok yerinde olur... Özel idareler ve belediyeler, büyük kalkınma savaşımızda başarı oranını arttıracak vazifeler almalı ve özellikle hayatın ucuzluğunu sağlayacak, yerine göre tedbirler bulmalı ve yetkilerini tam kullanmalıdırlar. ( 1937 )

Elimizdeki programın ruhu, bizi yalnız bir kısım vatandaşla alâkalı kalmaktan meneder. Biz, büyük Türk Milleti'nin hizmetindeyiz. ( 1937 )

Takip edilen amaçlar hiçbir zaman kişisel olmamalıdır. Geçmiş sistemlere bağlı kalanlar ve geleneklerden sıyrılamayanlar hiçbir zaman modern bir devlet meydana getiremezler. ( 1938 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Spor ve Sağlık   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:09 pm

Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.

Türk Milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; Türk kadını da bu işi bilir.

Hangi milletin daha sportmen olduğu ancak harp meydanlarında anlaşılır. Türk'ün muharebe meydanlarındaki şayanı hayret mukavemet ve kahramanlığı; ruhu kadar bünyesinin de sağlamlığına bir delildir. Yalnız harp; sportmen milletlerin üstünlüğünü belirtmek için kullanılması uygun görülmeyen müthiş bir vasıta olduğundan ancak gördüğümüz, bildiğimiz usuller tatbik olunmaktadır.

Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir. Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır.

Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takibettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi... ( 1922 )

Dünyada spor hayatı, spor âlemi, çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir. Irkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir. ( 1926 )

Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kıymeti anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî vazife saymak lâzımdır. ( 1926 )

Bir toplum yalnız spor ile rengini ve kuvvetini değiştiremez. Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır. ( 1926 )

Köylülerimiz, köy çocukları denilebilir ki bütün hayatlarını tarlada, meralarda hareket ve beden çalışması içinde geçirirler. Fakat gereken şekilde, ilim ve fen kurallarına göre olmadığı için gayenin istediği netice beklenemez. Türk ırkında mazinin uğursuz, olumsuz, mânasız izleri kalmıştır. Tarihlerde dünya hâkimi olmuş koskoca Türk milletine bugünkü neslimiz mirasçı olduğu zamanda, bu koca milleti biraz zayıf, biraz hasta, biraz cılız bulmuştur. Efendiler, gürbüz, yavuz evlâtlar isterim. ( 1926 )

( Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a yazdığı mektup: )
Kudretli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk Pehlivan tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim:
"Ben her güreşte arkamda Türk Milleti'nin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm."
Bu dediğini, en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk Sporcuları'na bir meslek prensibi olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın. ( 1931 )

Türk'e ev ve bark olan her yer, sağlığın, temizliğin, güzelliğin, modern kültürün örneği olacaktır. ( 1935 )

Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk Gençliği'nin millî terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır. ( 1937 )

Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir. ( 1937 )

Her ulus çocuklarının sıhhatli ve gürbüz olmaları için yaşadıkları bölgenin sıhhî şartlarını temin etmek, Devlet halinde bulunan siyasi teşekküllerin en birinci ödevidir. ( 1937 )

Kendine, inkılâbın ve inkılâpçılığın çeşitli ve hayatî vazifeler verdiği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman, üzerinde dikkatle durulacak millî meselemizdir. ( 1937 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Tarih   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:10 pm

Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.

Eğer bir millet büyükse, kendisini tanımakla daha büyük olur.

Ben, Timur zamanında olsaydım, onun yaptığını yapabilir miydim; onu söyleyemem fakat o benim zamanımda olsaydı, belki daha fazlasını yapabilirdi. ( Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlardan Hatıralar, S. 96 )

( Ankara ve İstanbul şehirlerinden birine "******" adı verilmesi için bir kanun teklifi hazırlığı üzerine verdiği cevap: ) Bir adın tarihte kalması ve ağızlarda söylenmesi için, şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir. Tarih zorlanmayı sevmeyen nazlı bir peridir. Fikirleri tercih eder. ( Falih Rıfkı Atay, Babanız ******, S. 135 )

Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. ( Afetinan, ****** Hakkında HB, S. 297 )

Büyük devletler kuran atalarımız büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur.

Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır. Bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin kurduğu Dil Kurumları'dır, bizim içimizdeki insanların millî tarihlerini yazıp millî şuurlarını uyandırdığı zaman biz Balkanlar'da Trakya hudutlarına çekildik.

Birgün ressamlar kahramanlık simasını kaybederlerse Yıldırım'ı alsınlar, yapıversinler. ( Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlardan Hatıralar, S. 96 )

Alemdar Mustafa Paşa ile Mustafa Reşit Paşa'yı severim, fakat Alemdar'ın biraz kültürü olsaydı Cumhuriyet ilân ederdi. Mustafa Reşit Paşa'nın kültürü, Alemdar'ın kudreti birleştirilseydi, ben tarihe başka bir vazife ile girerdim.

İnsan tarihinin mânasını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra anlıyor. Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir. Çok arzu ederim ki, birkaç arkadaşla beraber hayatımızdan geri kalan zamanı tarih yazmakla geçirelim!

Yahya Kemal geniş tarih kültürünün eseridir. Şairlerimiz esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidirler.

( İskender'in doğum yerinin de Selânik civarı olduğu kendisine hatırlatıldığı zaman ) Mukayese burada sona erer. İskender dünyayı fethetmişti. Ben böyle birşey yapmadım. O dünyayı istilâ edeyim derken kendi vatanını unutmuştu. Ben vatanımı hiçbir zaman unutmayacağım.

Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabilecekledir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.

( Cemal Paşa hakkında ) Yazık! Değerli bir adam kayboldu! Buraya gelebilmiş olsaydı ben, ona vazife verirdim. Anadolu'nun imarında ondan istifade edilirdi... Fazla jest ve gösteriş o zavallıyı böyle hiçine kurban etti.

Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, hele ahlakta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsallıklar karşısında bile kıskançlık duygularına kapılmaktan kendilerini kurtaramıyorlar. Tarihe geçen büyük olaylarda, bu olaylara neden olanların ve olayları yaratanların tavır, hareket ve davranışları onların ahlak durumlarını ne kadar açık gösterir. ( 1915 )

Enver Paşa herhalde zamanın en kuvvetli bir adamı olması lâzım gelir. Bunun aksini ispat edecek elimizde hiçbir vesika yoktur. Tersine kuvvetini gösterecek bir vesika vardır ki, o da Enver Paşa'ya mevkideyken kimsenin ona karşı gelememiş ve ancak o memleketi terkettikten sonra birtakım insanların başlarını kaldırabilmiş olmasıdır. Böyle bir şahsın kuvvetli olmadığını söylemek lüzumsuz ve mânasız bir iddia sayılmaz mı?

Ben ömrümde ve askerlik hayatımda hiçbir zaman Enver Paşa ile yakından işbirliği yapmadım ki bundan sonra böyle bir iştirak peşinde koşayım. ( 1918 )

Türk Milleti bin yıldan fazla bir zamandır bu topraklarda yaşama hakkına sahiptir. Bu, eskiye ait kalıntılarla tespit edilmiştir. Osmanlı Devleti'ne gelince, bu devlet yedi asırdır yaşamaktadır ve muhteşem mazis ve tarihiyle övünebilir. Biz kudreti ve haşmeti bütün dünyada, Asya, Avrupa ve Afrika kıt'alarında tanınan bir milletiz. Cengâverlerimiz ve ticaret gemilerimiz okyanusları aşmışlar ve bayrağımızı Hindistan'a kadar götürmüşlerdir. Kabiliyetlerimiz, bir zamanlar sahip olduğumuz ve bütün dünyaca bilinen hakimiyetimizle ispat edilmiştir. Fakat son yüzyıl boyunca Avrupa kuvvetlerinin hükümet merkezimizdeki entrikaları ve bu entrikaların neticesinde istiklâlimize müdahaleleri, iktisadî hayatımızı engelledikleri kayıtlar, yüzyıllarca bir arada kardeşçe yaşadığımız Müslüman olmayan unsurlarla aramızda etkileri ihtilâf tohumları ve bu durumlara ilâveten hükümetlerimizin zayıflığı ve bunun neticesi olan kötü idare çağdaş seviyede gelişme ve refah yolunda ilerlememize engel teşkli etti. Bugün içinde bulunduğumuz acı durumun hiçbir zaman bizim esastan ehliyetsizliğimizi veya çağdaş medeniyete uyamadığımızı ifade etmez. Bu tamamen yukarıda sayılan birbirine zıt sebepler yüzünden hasıl olmuştur. ( 1919 )

Milletimiz ufak bir aşiretten; anavatanda müstakil bir devlet tesis ettikten başka garp âlemine, düşman içine girdi ve orada azîm müşkülât içinde bir imparatorluk vücuda getirdi. Ve bunu, bu imparatorluğu altı yüz seneden beri tam bir heybet ve azametle idame eyledi. Buna muvaffak olan bir millet elbette yüksek siyasî ve idarî niteliklere sahiptir. Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle vücuda gelemezdi. Cihanın malûmudur ki Devleti Osmaniye pek vâsi olan ülkesinde bir hududundan diğer hududuna ordusunu fevkalâde süratle ve tamamen mücehhez olarak naklederdi. Ve bu orduyu aylarca ve belki de senelerce iyi besler ve idare ederdi. Böyle bir hareket yalnız ordu teşkilâtının değil bütün idarî şubelerin fevkalâde mükemmeliyetini ve kendilerinin kabiliyetli olduğunu gösterir. ( 1919 )

İnsanların meşgul olduğu bütün meseleler, karşılaştığı bütün tehlikeler, elde ettiği muvaffakiyetler, ortaklaşa, umumî bir mücadelenin dalgaları içinden doğagelmiştir. Doğu milletlerinin, batı milletlerine tarruz ve hücumu, tarihin bellibaşlı bir safhasıdır. Doğu milletleri arasında, Türk unsurunun başta ve en kuvvetli olduğu malûmdur. Gerçekten Türkler, Müslümanlıktan önce ve Müslümanlıktan sonra, Avrupa içerisine girmişler, taarruzlar, istilâlar yapmışlardır. Batıya taarruz eden ve istilâlarını İspnya'da Fransa hudutlarına kadar süren Araplar da vardır. Fakat, her taarruza karşı, daima, karşı taarruz düşünmek lâzımdır. Karşı taarruz ihtimalini düşünmeden ve ona karşı güvenilir tedbir bulmadan hareket edenlerin sonu yenilmek ve bozguna uğramaktır, yok olmaktır.

Batının, Araplara karşı taarruzu, Endülüs'te acı ve ibrete değer bir tarihî felâket ile başladı. Fakat, orada bitmedi. Takip, Afrika şimalinde devam etti.

Attilâ'nın, Fransa ve Batı Roma topraklarına kadar yayılmış olan imparatorluğunu hatırladıktan sonra, Selçuk Devleti yıkıntısı üzerinde teşekkül eden Osmanlı Devleti'nin, İstanbul'da Doğu Roma İmparatorluğu'nun tac ve tahtına sahip olduğu devirlere gözlerimizi çevirelim. Osmanlı hükümdarları içinde, Almanya'yı, Batı Roma'yı zapt ve istilâ ederek muazzam bir imparatorluk kurmak teşebbüsünde bulunmuş olan vardı. Yine, bu hükümdarlardan biri, bütün İslâm âlemini bir noktaya bağlayarak sevk ve idare etmeyi düşündü. Bu emelin sevkiyle Suriye'iy, Mısır'ı zaptetti. Halife ünvanını takındı. Diğer bir sultan da, hem Avrupa'yı zaptetmek, hem İslâm âlemini hükmü ve idaresi altına almak gayesini takibetti. Batının arasız mukabil taarruzu, İslâm âleminin hoşnutsuzluğu ve isyanı ve böyle cihangirane tasavvurlar ve emllerin aynı hudut içine aldığı muhtelif unsurların uyuşmazlıkları, netice olarak benzerleri gibi Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarihin sinesine bıraktı... ( 1920 )

Muhtelif milletleri, müşterek ve umumî bir ünvan altında toplamak ve bu muhtelif unsur kütlelerini aynı hukuk ve şartlar altında bulundurarak kuvvetli bir devlet kurmak, parlak ve cazip bir siyasî görüştür. Fakat aldatıcıdır. Hattâ, hiçbir hudut tanımayarak, dünyada mevcut bütün Türkleri dahi bir devlet halinde birleştirmek, erişilmesi imkânsız bir hedeftir. Bu, asırların ve asırlarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı hâdiseler ile meydana koyduğ bir hakikattir.

Panislâmizm... Panturanizm siyasetinin muvaffak olduğuna ve dünyayı uygulama sahası yapabildiğine tarihte tesadüf edilmemektedir. Irk farkı gözetmeksizin bütün insanlığı içine alan cihangirâne devlet kurma hırslarının neticeleri de tarihte yazılıdır. Müstevli olmak hevesleri, söz konumuzun haricindedir. İnsanlaraher türlü duygularını ve özel bağlantılarını unutturup onları kardeşlik ve tam bir eşitlik dairesinde birleştirerek, insanî bir devlet kurmak görüşü de kendine mahsus şartlara sahiptir. ( 1920 )

Bu milleti bugün idam sehpası karşısında bulunduran işlerin ve hareketlerin kaynağı hayalidir, hissiyattır. Uzaklara gitmeye hacet yok. Bu milletin umumî seferberliğinin hangi hakikate dayandığını bir defa düşününüz. Bunun hakikî hesaba dayandığını bir defa düşününüz. Bunun tek sebebi hissiyattır! Umumî Harbe ne ile girdik? Vaktinden evvel Umumî Harbe, bu milleti sevkeden nedir? Hangi hakikattir? Histir! Daha ilerisine gidelim, mazimize dönelim; küçük bir tarihi vak'a: Sadrazam Kara Mustafa Paşa bu milleti Viyana kapılarına sevkederken bütün Kuzey Almanya'yı zapt ve fethederek dünya çapında bir Osmanı İmparatorluğu yapmak hulyasına düşmüştü. Fakat, zavallı babamız düşünmüyordu ki bütün bu zafer emelleri peşinde dolaşırken, bu teşebbüsler torunlara, babadan miras kalmış yerlerini kaybettirmek için zemin hazırlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:10 pm

Fakat efendiler! Bu topluluğun büyük bir imparatorluk, maddî bir imparatorluk halinde bir noktadan sevk ve idaresini düşünmek istiyorsak bu bir hayaldir! İlme, mantığa, fenne aykırı bir şeydir! Dikkat ediniz ve bir tarihî hakikat, bir fennî ve ilmî hakikat olarak daima hatırda tutunuz ki bir siyasî cismin hududunu geçemeyeceği bir güç sonlanması vardır! Nasıl ki bir insanın normal teşekkülü için birtakım mâkul ve tabiî hatlar vardır. Eğer bu hatlar tabiilikten uzaklaşırsa, eğer insanın teşekkülünde bu hatların tecavüz edilmesi söz konusu olursa o zaman karşınızda ya hiç gelişmemiş bir cüce veyahut dev gibi birşey görürsünüz! İnsan teşekkülü için böyle olduğu gibi insanlardan meydana gelen topluluklarda da bu kaide aynen mevcut ve geçerlidir.

Birkaç asır evvelki vaziyetimize gözlerinizi çeviriniz: Afrikalar, Suriyeler, Iraklar, Makedonyalar, Bulgaristan, Sırbistan ve diğerleri... Bütün bu ülkeleri gözönüne alınız. Bütün bu ortam, bu geniş daire içerisinde iklimi çeşitli ve orada oturan milletlerin tabiatları çeşitli, herşey çeşitli olduktan sonra bunların hepsini bir imparatorluk altında bulundurmak ve yaşatmak mümkün müydü?

Tabiata, akla ve tabiat kanununa aykırı olduğundan dolayı neticenin ne olduğunu görüyorsunuz! ( 1921 )

( I. Dünya savaşı ) Türkiye, Umumî Harbe girmeye mecburdu, ve mevcut dünya dengesine göre bu giriş şekli de olandan ve görülenden başka türlü olamazdı. Belki harbe giriş zamanı, belki kuvvetlerin kullanılma tarzları, hulâsa bir sürü teferruat tenkit olunabilir. Fakat esasa diyecek yoktur. Türkiye harbe girerdi ve böyle girerdi. ( 1922 )

( Siz Napolyon'a benziyorsunuz diyen Gen. Tawsand'a cevap: ) Napolyon arkasına bir sürü muhtelif milliyetteki insanı toplayarak mecera aramaya çıktı. Ve bunun içindir ki yarı yolda kaldı. Ben bir anadan bir babadan gelen kardeşlerimle kendi vatanını kurtarmak davası yolundayım. Ve muvaffak olacağım. ( 1922 )

Napolyon taç ve şeref peşinde koşan bir maceracıdır. Bismark ise tacidara hizmet eden bir insandır. Bunlarla şahsımın mukayese edilmesini kabul etmem. ( 1923 )

Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî noktadan fazilete sahip değildir. Mesalâ hakikaten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşününüz. Onun hareketleri Fransız milletinin hakikî ve millî menfaatlerine değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bunu tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti ve nihayet hepinizin bildiğiniz âkıbete uğradı. Bizim Osmanlı tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan tetkik, aynı mahiyette mukayese etmek mümkündür. ( 1923 )

Her safhası vatan için, çocuklarımızın torunları için şerefli olaylarla dolu büyük bir kahramanlık destanı yaratan Anadolu muharebelerinin heyecan veren ayrıntılarını tarihe bırakıyorum. Millet; milletin ruh sanatı, müziği, edebiyatı ve bütün güzel sanatları ve güzel olan kutsal kavganın ilahi şarkılarını sonsuz bir vatan aşkının büyük heyecanı ile daima söylemelidir. ( 1923 )

Tarihi yapan akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan çok duygulardır. ( 1923 )

Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman onun gerçeğe uygun olup olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir milli tarihe malik olmayışımızın sebebi tarihlerimizin, hakiki okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyade ya birtakım meddahların veya birtakım kendini beğenmişlerin hakikat ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulunamamak bedbahtlığıdır. ( 1924 )

Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiç bir zaman inkar edemez. ( 1927 )

Mondros Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin müttefikleriyle beraber sürüklendiği acı mağlûbiyetin yüz kızartacak bir neticesidir. O antlaşma hükümleridir ki, Türk topraklarını, yabancıların işgaline sundu. O antlaşmada, kabul edilen şeylerdir ki Serves Antlaşması hükümlerinin de kolaylıkla kabul ettirilebileceği fikrini yabancılara mümkün ve mâkul gösterdi. ( 1927 )

Türk milletinin her kişisi, aralarında birtakım farklar olmakla beraber genel olarak birbirine benzer. Bazı yapılış farklarını ise normal karşılamak lazımdır. Çünkü... başka başka iklimlerin etkisi altında başka başka cinsten yerlilerle binlerce sene yaşamış, kaynaşmış bu kadar eski ve bu kadar büyük bir insan toplumunun bugünkü çocuklarının tamamı tamamına birbirine benzemeleri mümkün müdür? Her zaman her yerde küçük bir aile çocuklarının bile tamamen birbirlerine benzemeleri görülmüş birşey değildir. Türk milletini yalnız bir bölgede, iklimi aynı dar bir sahada meydana gelmiş zannetmek doğru değildir. Türk kavmi... çok büyük bir sahada vücut bulmuş ailelerin birleşerek Sop ( klan ) ve Sop'ların birleşerek Boy( kabile ) ve Boy'ların birleşerek Öz ( aşiret ) ve Öz'lerin birleşerek siyasi bir topluluk olan El ( şehir ) ve en nihayet El'lerin bir merkezde birleşmeleriyle büyük bir toplum meydana getirmişlerdir. Bu büyük Türk toplumunu oluşturan unsurların yapıları arasında fark büyük olmamakla beraber, kökenin genişliği, nüfusun çokluğu düşünülünce Türk kavimlerinin aralarındaki manevi bağlılığın gevşek olması ve çeşitli adlarla, çeşitli roller oynaması doğal görülür. Bu sebepledir ki tarih, olaylarını yazdığı kavimleri nerede, nasıl ve ne sıfatta tanıdıysa o şekilde yazmıştır. Böyle olmakla beraber, bugünkü Türk milletinin esası aynı kökün, aynı uzun ortak geçmişin tespit ettiği belirli tiptir. Türk tipi.. Türk milletini yapan insanların tarihleridir. ( 1929 )

İnsanların tarihten alabilecekleri önemli dikkat ve uyanış dersleri; bence devletlerin genellikle siyasi müesseselerinin kurulmalarında, bu müesseselerin esaslarını değiştirmede ve bunların dağılmalarında ve yok olmalarında etkili olmuş olan sebeplerin ve etkenlerin incelenmesinden çıkan sonuçlar olmalıdır. Meselâ Osmanlı İmparatorluğu'nun doğmasını gerektiren sebep ve âmillerin tetkikinden çıkan netice, mühim olduğu gibi, İmparatorluğun batması sebep ve âmillerinin tetkikinden çıkacak netice de o kadar mühimdir. Bu tetkiklerde, şüphesiz siyasi müesseseyi kuran milletlerin her görüş noktasından harsları derecesi mütalâa olunur; şahısların müspet veya menfi tesirleri nazarı dikkate alınır. ( 1930 )

Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir. Dört yüz çadırlık bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi. Evvelâ millete, tarihini, asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz. ( 1930 )

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapan sadık kalmazsa değişmeyen gerçek insanı şaşırtacak bir nitelik alır. ( 1931 )

Millet için ve milletçe yapılan işlerin hatırası her türlü hatıraların üstünde tutulmazsa, milli tarih kavramının kıymetini takdir etmek mümkün olamaz. ( 1931 )

Sonradan uydurma bir eser vücuda getirerek ertesi gün pişman olmaktansa, hiçbir eser vücuda getirmemek, beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir. ( 1931 )

Bizim Türk milletimiz eski ve şerefli bir millettir. Zaten Osta Asya'nın Altay yaylasında yetiştiği için kartalın meziyetlerini daha gençliğinde kazanmıştır. Tâ uzakları görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Zaten maddî olsun, dimağı olsun hiçbir sıkıcı hudut içinde durmaz yaradılışta olduğundan yüksek anayurdunun, dünyadan uzak vaziyetine karşı isyan etmiştir. İşte o zaman bu ilk Türkler başlarını alarak dünyanın hem doğusuna hem batısına yayıldılar. Yılmaz atalarımızın bütün bu ilk saldırışlarıyla bugünün Türk Milleti olan bizler pek ziyade alâkadarız. Ancak en büyük alâkamız onların Çin büyük duvarını paralayarak o vakte kadar korunabilmiş Çin medeniyetinin tâ yüreğine sokulmalarına, yahut kuzey batıya doğru dönerek geniş İskandinavya sahasına girmelerine ait olmadığı gibi, tarihin Attilâ dediği büyük bir Türk kumandasında Orta Avrupa'ya akın etmesine veya kardeş milletlerin bu gibi istilâ hareketlerine de bağlanamaz. Biz tabii olarak ve başlıca o grupla alâkadarız ki tam batı istikametinde yakın doğuya doğru gelerek bugün Sümer medeniyeti, Hitit medeniyeti denilen medeniyetlerle Anadolu'nun başlıca tarihten önceki medeniyetlerini kurmuşlardır. Batı medeniyeti Asya kıtasındaki insan denizinin bu birbirini kovalayan dalgaları önünde büyük bir set kurdu ve ve bu set en sonra Bizans İmparatorluğu şeklinde meydana çıktı. Bu imparatorlukla atalarımız dövüşmeye başladılar. Zafer tam pençemize girerken bu sefer garptan gelen başka bir dalga - Haçlılar - Anadolu'ya saldırarak kat'i zaferimizi yani, büyük harb mükâfatı ve geniş imparatorluk sembolü olan İstanbul'u almamızı tam iki yüz sene - 1453 senesine kadar - geri bıraktı.

Biz Türkler her çağda şarkın kılıcının keskin ağzı idik. Lâkin gitgide birçok levanten ( Yakın Doğu'da yerleşmiş veya evlenerek soyu karışmış Avrupalı kimse - Türkçe Sözlük, TDK ) unsurlar biz galiplere karıştıklarından, Osmanlı İmparatorluğu denilen o milletler karması ortaya çıktı. Bu Osmanlı İmparatorluğu, memleketteki Türk unsurunu Avrupa içlerine karayel ( kuzey batı ) istikametinde iki büyük met dalgası halinde kullanmakla istifade etti. Kanunî Süleyman zamanında, aradaki bütün Balkanlarla ötekilerini zaptederek Viyana kapılarına dayandı. Türklerin bu istikamette ikinci dalgalanışı Dördüncü Mehmet zamanındadır ki o da aynı derece cengâverane ve zaferlidir. Osmanlı İmparatorluğu, biz kahraman Türkler yüzünden bir büyük devlet oldu ve dinimiz olan İslâmiyet üzerine büyük bir ruhanî teşkilât yapıldı. İşte bu devlet ile ruhanî teşkilât çok kuvvetli bir müessese halinde İstanbul'da birleştiler. Orada kahraman Türk, saray entrikalarına ve ruhanî teşkilâtın nüfuzuna mağlup oldu ki bu iki müessese tahakküm merkezlerinden tâ uzakları ve Avrupa, Anadolu ve Kuzey Afrika'daki mıntıkaları idare ediyorlardı. İşte birinci büyük tablomuz burada bitiyor. Bu tablo Türkler tarafından boyanmış ve süslenmiş iken bu cengâverler şimdi saray entrikalarından bunalarak arka atılmışlardı.

Tarih yürüdü. Bundan sonra Türk İmparatorluğu batı medeniyetine karşı kendisini Türk silahlarıyla değil daha ziyade garp devletlerini birbirine düşürmek suretiyle müdafaa etti ki bu devletlerin siyaseti de İstanbul'da ve Boğazlara talip olmak isteğiyle değişiyordu. Avrupalılar bize "Avrupa'nın hasta adamı" adını verdiler ve her tarafta birçok miras dâvacıları türedi. En sonra batı devletlerinin arasında büyük harb çıktı. Biz de, Orta Anadolu'da ticarî menfaatler arayan merkezî Avrupa devletlerinin yakın doğu ihtiraslarıyla bu harbe sürüklendik. ( 1932 ) ( Generall Sherrill, ****** Nezdinde Bir Yıl Elçilik )

( Bir toplantı esnasında Türk Tarih Kurumu üyelerine söylenmiştir: ) Ben fani bir insanım, bir gün öleceğim, büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine inandığım Türk Ulusu'nun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, herşeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin. ( 1933 )

Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Türk Tarihi'ni, doğru temelleri üstüne kurmak; öz Türk Dili'ne, değeri olan genişliği vermek için candan çalışmakta olduğunu söylemeliyim. ( 1934 )

Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Türk çocukları bu tarihten bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir. ( 1935 )

Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ( 1935 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Devrimi   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:16 pm

Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin!

Medenî ve beynelmilel kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz.

Bundan sonra Türk ırkı, kadınlarını, erkeklerinin yapmaya mecbur olduğu askerlik vazifesi dahil, bütün hizmetlere ortak ederse, Etiler'de, İskitler'de, Amazonlar'da olduğu gibi kendi ırkından başkalarının hiçbir yardıma muhtaç olmaksızın büyük millî ülkülerine başlı başına ve müstakil olarak yürümek kabiliyetini kazanabilir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin esas düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmektir. Fakat Türk Ulusu'nun yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o vakit Türk Kadınları Türk Erkekleri'nin bulunduğu yerde hazır ve gözleyici ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk Kadını bunu yapacaktır ve yapagelmektedri ve yapar.

Bu karar Türk Kadını'na sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk Kadını'nı artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk Kadını evdeki medenî mevkiini selâhiyetiyle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk Kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin bir çoğunda, kadından esrigenen bu hak, bugün Türk Kadını'nın elindedir ve onu selâhiyet ve liyakatla kullanacaktır.

Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz. ( 1920 )

"Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz." kaidesi adalet sistemimizin temel taşıdır. ( 1922 )

Türkiye'yi, derece derece mi ilerletmeli, âni olarak mı? İki sistem var, biri malûm, büyük Fransız İhtilâli'ndeki tarz: Rejimler değişecek, ihtilâllere karşı mukabil ihtilâller yapılacak. Sağ solu tepeler, sol sağı süpürürken bir de bakılacak ki bir buçuk asırlık zaman geçmiş... Bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı? ( 1922 )

İnkılâbın kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız inkılâp ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de böyle olacaktır. ( 1923 )

Memleket mutlaka modern, medenî ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır. ( 1923 )

Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz herşey kadının eseridir. ( 1923 )

Memleketler muhteliftir, fakat uygarlık birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu yegâne uygarlığa iştirak etmesi lâzımdır. ( 1923 )

Daha endişesiz ve koskusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk Kadını'nı çalışmamızda ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk Kadını'nı ilmî, ahlâkî, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur. ( 1923 )

Bir millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her çeşit ilminden, buluşlarından, yükselmelerinden faydalanmalıdır. Fakat unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz. (1923 )

Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır. ( 1923)

Türk Milleti'nin istidadı ve katî kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir. ( 1924 )

Bütün dünya bilsin ki, benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikrî ve sosyal inkılâp taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum. ( 1924 )

Bütün dünya bilsin ki benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikrî ve sosyal inkılâp taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topuluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum. ( 1924 )

Türk İnkılâbı nedir? Bu inkılâp, kelimenin ilk anda işaret ettiği ihtilâl manasından başka, ondan daha geniş bir değişikliği ifade etmektedir. Bugünkü Devletimizin şekli, asırlardan beri gelen eski şekilleri ortadan kaldıran en gelişmiş tarz olmuştur. ( 1925 )

Kudretsiz beyinler, zayıf gözler gerçeği kolaylıkla göremezler. O gibiler, büyük Türk Milleti'nin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardır. Fakat zaman bütün gerçekleri, en geri olanlara dahi anlatacaktır. ( 1925 )

Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan hakikî fikirli demektir. Milletin hakîm emelleri, görüş noktası budur. Hepimiz ona uymaya mecburuz. ( 1925 )

Biz, büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Bir çok eski müesseseleri yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak lâzım. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert tedbirlere müracaat edilmiştir. Bize gelince, inkılâbı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız. ( 1925 )

Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantalon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, caket ve elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı serpuş. Bunu açık söylemek isterim: Bu serpuşun ismine şapka denir. Redingot gibi, bınjur gibi, smokin gibi, frag gibi, işte şapkamız! ( 1925 )

Yunan serpuşu olan fesi giymek uygun olur da şapkayı giymek neden olmaz? Ve yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının özel elbisesi olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler? ( 1925 )

Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bez veya bir peştemal veya buna benzer bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın mâna ve anlamı nedir? Efendiler, medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal düzeltilmesi lâzımdır. ( 1925 )

Bizce: Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk Tarihi'nde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, herşeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.

Türk Kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlâkta, fazilette ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk Kadını'nın vazifesi, Türk'ü zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. ( 1925 )

Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların amacı, Türkiye Cumhuriyeti Halkı'nın tamamen çağımıza uygun ve bütün mâna ve biçimiyle uygar bir toplum haline değiştirmektir. ( 1925 )

Biz dünya ailesi içinde uygarız. Her görüş noktasından uygarlığın, gereklerini tatbik edeceğiz. ( 1925 )

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendisine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. ( 1925 )

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. ( 1925 )

Toplumsal hayatın başlangıcı aile hayatıdır. ( 1925 )

Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi uygulamak, refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir. ( 1925 )

Medeniyim diyen Türkiye'nin hakikaten medenî olan halkı baştan aşağıya dış görünüşüyle dahi medenî ve olgun insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdur. ( 1925 )

Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur. ( 1926 )

Yaptığımız muazzam inkılâplarla medenî bir millet olduğumuzu cihana ispat ettik. ( 1928 )

İnkılâbın hedefini kavramış olanlar, daima onun muhafazaya muktedir olacaklardır. ( 1930 )

..... Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin ülkücü öğretmen heyetinin kıymetli uvzu Kubilây'ın temiz kanı ile Cumhuriyet yaşama gücünü tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. ( 1930 )

Memleketin ve inkılâbın içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. ( 1931 )

İnkılâp güneş kadar parlak, güneş kadar sıcak ve güneş kadar bizden uzaktır. İstikametimi daima o güneşe bakarak tâyin eder ve öylece ilerlerim, ilerlerim, parlaklığı ve sıcaklığı ilerleme müsaade edinceye kadar ilerlerim. Tekrar ilerlemeye devam etmek üzere dururum, tekrar o güneşe bakarak isyikamet alırım. ( 1932 )

Şunu ilâve edeyim ki Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihî olarak bildiğim için, Türk kızlardan birinin dünya güzeli seçilmiş olmasını, çok tabiî buldum. Fakat, Türk gençlerine bu münasebetle şunu da hatırlatmayı lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabiî güzelliğinizi fennî tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir gelişmenin arasız gerçekleşmesini ihmâl etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kütürde ve yüksek fazilette Dünya Birinciliğini tutmaktır. ( 1932 )

İnkılâp, mevcut müesseseleri zorla değiştirmek demektir. Türk Milleti'ni son asırlarda geri bırakmış müesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yüksek medenî icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri koymuş olmaktır. ( 1933 )

Uçurumun kenarında yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler... İşte Türk genel devriminin bir kısa ifadesi... ( 1935 )

Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk Tarihi'nde olduğu gibi, bugün de en muhterem mevkide, herşeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır. ( 1935 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Dili   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:19 pm

Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.

Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.

En iyi müdafaa usulü taarruzdur. Şu halde dil alnında türemiş yabancılıklara saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim: Görelim hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır? Dökülmeyenler, özleri ve arınmışları bulununcaya kadar biraz daha işe yarayabilir; geçici olarak!..

Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Herşeyden evvel her gelişmenin ilk yapı taşı olan meseleye temas etmek isterim. Her vasıtadan evvel, büyük Türk Milleti'ne kolya bir okuma yazma anahtarı vermek lâzımdır. Büyük Türk Milleti, bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan ancak kendi güzel ve asîl diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Lâtin esasından alınan Türk Alfabesi'dir. Basit bir tecrübe Lâtin esasından Türk Harfleri'nin, Türk Dili'ne ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. ( 1928 )

Bizim âhenkli, zengin dilimiz yeni Türk Harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindesiniz. Anladığımızın izlerine yakın zamanda bütün dünya şahit olacaktır. Buna kat'i şekilde eminim. ( 1928 )

Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, birtoplumun yüzde onu, yirmisi okuma - yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lazımdır.

Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma - yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk'ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz. Bu hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir. ( 1928 )

Türk Milleti'nin dili Türkçe'dir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır... Türk Dili Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk Milleti'nin kalbidir, zihnidir. ( 1929 )

Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. ( 1930 )

Türk Dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifadeye kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lâzımdır. Türk Milleti'ni ve Türk Dili'ni medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. ( 1930 )

Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. ( 1930 )

Milletin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk Milleti'ndenim diyen insan, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz. ( 1931 )

Türk Dili'nin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilâtımızın, dikkatli, ilgili olmasını isteriz. ( 1932 )

Türk Milleti'nin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır. ( 1933 )

Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Türk Tarihi'ni, doğru temelleri üstüne kurmak; öz Türk Dili'ne, değeri olan genişliği vermek için candan çalışmakta olduğunu söylemeliyim. ( 1934 )

Türk Dili'nin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın vasıtasından faydalanmalıyız. Her aydın hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz. ( 1938 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Gençliği   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 1:22 pm

Herşeye rağmen muhakkak bir nûra doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız, aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdür. ( 1918 )

Gençler için vatanî işlerde ölmek söz konusu olabilir. Ama korkmak asla! ( 1919 )

Gençler! Vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. ( 1919 )

Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanış nedeni olmalıdır. Zaten herşey unutulur. Fakat biz herşeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir. ( 1919 )

Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak. ( 1923 )

Bizim halkımız çok temiz kalpli, çok asil ruhlu, ilerlemeye çok kabiliyetli bir halktır. Bu halk eğer bir defa karşısındakilerin samimiyetle kendilerine hizmet ettiğine inanırsa her türlü hareketi derhal kabule hazırdır. Bunun için gençlerin herşeyden önce millete güven vermeleri lazımdır.

Sayın gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk gençliğine terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme neden ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti o yükselme noktasına götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. Bunun için beyinlerinize, irfanlarınıza, bilgilerinize, gerekirse bileklerinize, pazularınıza, bacaklarınıza müracaat edecek, fakat netice mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız... Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır. ( 1923 )

Gençler!
Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız.
Ey yükselen yeni nesil! İstikbâl sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz. ( 1924 )

Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir. Milletin egemen amaçlarının görüş noktası budur. Hepimiz ona uymak zorundayız. ( 1925 )

Asla şüphe yoktur ki, Cumhuriyet'in gelecekteki evlâtları bizden daha çok rahata kavuşmuş ve daha mutlu olacaklardır. ( 1927 )

Sizi günlerce meşgul eden uzun ve detaylı söylevim, en sonunda geçmişte kalmış bir dönemin hikâyesidir. Bunda, milletimin ve gelecekti evlatlarımızın dikkatini dikkatini çekebilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem, kendimi mutlu sayacağım.

Bu söylevimle, milli hayatı sona ermiş varsayılan büyük bir milletin; bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı, milli ve modern bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.

Bugün ulaşmış olduğumuz sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerden alınan derslerin ve bu aziz vatanın, her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk Gençliği'ne emanet ediyorum. ( 1927 )

Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulama alanına konulduğu zaman Türk Milleti yükselecektir. ( 1930 )

Türk çocuklarının kısmeti her başarılı hamleden hep sevinç veren neticeler almaktır. Türk çocukları; yürüdünüz, yürüyorsunuz, yürüyünüz! Yaptığınız hamleler sizi yüksek ideale ulaştırmak üzeredir. Durmayın, yürüyün...

Mutluluk, refah, sevinç ve hepsinden sonra dünyaya karşı yüksek bir gurur seni bekliyor.

Türk çocukları! Son sözümün son kelimesine dikkat!..

Gurur, büyüklük, sende zaten vardır. Bunu gösterme! Onu kendi yüksek enerjinin harimine ( kutsal yerine ) sakla! Gerekirse büyük alçak gönüllülüğünü göster. Fakat yine gerektikçe göster ezici yumruğunu!

İşte bu niteliklerinle ispat edebilirsin ne olduğunu!..

Benim bugünkü ve yarınki Türk çocukluğundan beklediğim nitelik bu şekilde belirmelidir. ( 1936 )

Türkiye Cumhuriyeti'nin, özellikle bugünkü genliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum:

Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Anlamda, fikirde, tarihte, bu, böyleydi. Eğer bugün Batı nihayet teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur.

Şunu da söyleyeyim ki; çok zekisin! Bu belli, fakat zekânı unut! Daima çalışkan ol! ( 1936 )

Siz, genç arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz. İşte ben bilhassa bu sözden çok duygulandım.

Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabiî bir haldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.

Sizler, yeni Türkiye'nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. ( 1937 )

Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. ( 1937 )

Türk Milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lazımdır. İşte böyle bir teşebbüstür ki, Türk gençliğinin binlerce sene evvelden beri tanınmış olan yüksek kıymet, kuvvet, kudret ve yenilmez zekâsının imtihanı olur. ( 1937 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Kadını   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:13 pm

Kadın meselesinde cesur olalım. Kuruntuyu bırakalım... açılsınlar, onların zihinlerini ciddi ilimler ve fen ile süsleyelim. Namusu, bilimsel ve sağlıklı bir şekilde açıklayalım. Şeref ve gurur sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim. Sonraki kişisel ilişkilere gelince, karakter ve ahlakımıza uygun eş arayalım ve onunla evlenme şartlarını açık ve kesin olarak kararlaştıralım. Ona uymakta kusur edince onun gereğini yapalım. Kadın da böyle hareket etsin... ( 1918 )

Türkiye Cumhuriyeti'nde kadın; bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın yerde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.

Kadınlarımızın her millette olduğu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek önemi olduğunu söylemeye lüzum yoktur. Bizim milletimizde kadın eskiden bu önemi hakikaten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları tarihin, olayların şahitliği ile ispatlanmıştır ki, gerçekten yüksek faziletler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en büyüğü ve en önemlisi kıymetli evlatlar yetiştirmeleriydi. Gerçekten Türk Milleti'nin bütün dünyada, yalnız Asya'da değil Avrupa'da bile büyük ezici gücünü göstermiş olması, görkemli savaşlar yapmış bulunması, hep böyle kıymetli ataların faziletli evlatlar yetiştirmesi ve daha beşikten çocuklarının ruhuna mertlik ve fazilet aşılaması sayesinde olmuştur. ( 1923 )

Belki erkeklerimiz memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında varlıklarını ispat ettiler. Fakat erkeklerimizin meydana getirdiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Memleketinvaroluş sebeplerini hazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarımız olmaktadır. Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan önceki harplerde milletin yaşama gücünü ayakta tutan hep kadınlarımızdır. ( 1923 )

Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki, bir kitlenin br parçasını ilerletelim. Diğerini görmezlikten gelelim de kitlenin tümü ilerlemeye imkân bulabilsin? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenileşme sahasına birlikte kesin aşamlar yaptırmak lâzımdır. Böyle olursa inkılâp başarılı olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki, bugünkü gidişimiz gerçek ihtiyaçlara yaklaşmaktadır. Her halde daha cesur olmak lüzumu açıktır. ( 1925 )

Bu millet, esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk Milleti öyle analara sahiptir ki her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.

Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletli ve en ağır başlı kadını olmalıdır... Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa görevini yerinde getirebilir. Her halde kadın çok yüksek olmalıdır. ( 1925 )

Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlâki, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur. ( 1923 )

Bundan sonra Türk ırkı, kadınlarını, erkeklerinin yapmaya zorunlu olduğu askerlik vazifesi dahil, bütün hizmetlere ortak ederse, Etiler'de, İskitler'de, Amazonlar'da olduğu gibi kendi ırkından başkalarının hiçbir yardımına muhtaç olmaksızın büyük milli ideallerine başlı başına ve bağımsız olarak yürümek kabiliyetini kazanabilir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin esas düşüncesi kadınları değil, erkekleri bile, savaş meydanına götürmemektir. Fakat Türk Ulusu'nun yüksek varlığına, hangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu her yerde hazır ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı için lazım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır ve yapagelmektedir ve yapar.

Siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve prestiji açısından çok gerekli olduğuna eminim. ( 1935 )

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınından daha fazla çalışan bir kadından bahsetmenin imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim" diyemez. ( 1923 )

Kadınlarımızın genel görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka kendileri için en önemli, en hayırlı, en faziletli vazifelerinden biri de iyi anne olmaktır. Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların, bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli özelliklere sahip evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir organ haline koymak, pek çok yüksek niteliği taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, olgun, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Eğer gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar. ( 1923 )

Bir toplum, cinslerden yalnız birinin çağdaş gerekleri kazanmasıyla yetinirse, o toplum yarı yarıya güçsüz kalmış demektir. Bir millet ilerlemek ve medenileşmek isterse özellikle bu noktayı esas olarak kabul etmek zorundadır... İnsanlar dünyaya alın yazılarındaki kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bu nedenle bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı hareketsiz kalırsa o toplum felçlidir. Bir toplumun hayatta çalışması ve başarılı olması için, çalışmanın ve başarılı olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları kabullenmesi gerekir. Bunun için, bizim toplumumuzda ilim ve fen lâzım ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları lâzımdır. Bilinmektedir ki, her safhada olduğu gibi toplum hayatında da iş bölümü vardır. Bu genel iş bölümü arasında kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi, aynı zamanda toplumun refahı, mutluluğu için çok gerekli olan genel çalışma hayatına da gireceklerdir. Kadının ev işleri çok küçük ve önemsiz bir vazifedir. ( 1923 )

Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin önemi gerekli şekilde anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya kesin karar vermiştir. Bugünün ihtiyaçlarından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin ve bilgili olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim aşamalarından geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır. ( 1923 )

Bir toplum aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine ve medenileşmesine teknik bakımdan imkân, ilmi bakımdan da ihtimal yoktur. ( 1923 )

Bizim dinimiz hiçbir zaman kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah'ın emrettiği şey, Müslüman erkek ve kadın beraber olarak ilim ve irfan kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve ona sahip olmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk toplum hayatında kadınlar ilim ve irfan bakımından ve diğer hususlarda erkeklerden kesinlikle geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir. ( 1923 )

Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz herşey kadının eseridir. ( 1923 )

Kadınlık meselesinde şekil ve dış görünüş ikinci derecededir. Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan çok, asıl başarı olunması gereken saha nur ile, irfan ile, gerçek fazilet ile donatılmasıdır. ( 1923 )

Din gereği olan örtünmek, kısaca açıklamak gerekirse, denebilir ki, kadınlara külfet yaratmayacak ve terbiyeye aykırı olmayacak şekilde basit olmalıdır. Örtünme şekli kadını hayatından, varlığından ayıracak bir şekilde olmamalıdır. ( 1923 )

Dini örtünme kadınlar için zorluk yaratmayacak, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, günlük hayatta, ilim hayatında, erkeklerle birlikte çalışmasına engel olmayacak şekilde basit olmalıdır. Bu basit şekil, toplumumuzun ahlak ve terbiyesine aykırı değildir. ( 1923 )

Öyle memleket bölgeleri geçtik ki, orada kadınlar erkeklerden daha çok sabana yapışmış, elinde çapası ile Türk'ün verimli topraklarını zenginleştirmeye çalışıyor, toprağı seviyor, ona gönülden bağlıdır. Bütün bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti zengin, kuvvetli ve muhteşem olsun diye kendi rızkının fazlasını seve seve, tereddütsüz, büyük bir fedakârlıkla devlet hazinesine veriyor... ( 1937 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Köylüsü   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:14 pm

Türk köylüsünü "efendi" yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez.

Memleket üretiminin artması, çeşitlendirilmesi için olduğu kadar herkes gibi köylünün de refah içinde yaşamasını temin için bir ( tesis kredisine ) ihtiyaç vardır. Bu görüş, büyük çiftlik ve arazi işletenlere ait olmayıp daha çok küçük çiftçileri ilgilendirir. Varlığından büyük iş tutarak büyük kâr yapmak için herşeyi borçla sağlamanın yolunu bulanlar genellikle üzücü sonuçlarla karşılaşmışlardır. Bu gibilere gerçek varlık ve ihtiyaçlarından daha çok kredi açmak ve böylece onları kötü neticelerle karşılaşmaya teşvik etmek uygun değildir.

Söz konusu tesis kredisinin köylüye nakit olarak verilmesinin uygun olmayacağı şüphesizdir. Bu amaçla ayrılacak para ile bağ ve meyva fidanlıklarının kurulması, yerli pulluk ve tezgah atelyeleri ve tohum ve hayvan ıslahı müesseseleri kurulması ve nihayet buralarda dağıtılacak maddelerin fiyatlandırılarak uzun vadelerle toplanması tercih edilir.

Bugüne kadar devam eden harpler ne yazık ki çiftçiliğimizi çok geri bırakmıştır. Bundan sonra bu gibi sakat hareketlerden kaçınacağız. Memleketin evlâtlarını uzun zamanlar silah altında bulundurmak suretiyle toprağında çalışmaktan, ailesi ile birlikte bulunup çalışmaktan mahrum etmeyeceğiz.

Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, hakikî üreticisi köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. (1922 )

Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını, çağdaş ekonomik önlemlerle en yüksek düzeye çıkarmalıyız. Köylünün çalışması sonunda elde edeceği emek karşılığını, onun kendi menfaatine olmak üzere yükseltmek, ekonomi politikamızın temel ruhudur. Bu nedenle; bir yandan çiftçinin çalışmasını arttıracak, daha yararlı duruma getirecek bilgilerin, teknik araç ve gereçlerin kullanılması ve yaygınlaşmasına çalışırken, diğer yandan, onun emeğinin sonuçlarından en iyi şekilde yararlanmasını sağlayacak ekonomik önlemleri ortaya koymaya çalışmak lazımdır. ( 1922 )

Memleketimizin ekonomik kaynakları bütün dünyanın hırslarını çekecek verim ve zenginliğe sahiptir. Halkımızın çiftçi olması, topraklarımızın dünyanın en bereketli topraklarından bulunması, maddi hayat için hiçbir endişeye yer bırakmamaktadır. ( 1922 )

Memleketimiz şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik, çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik, çünkü o topraklara göz koyan düşmanlar fazladır... Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız. Fakat bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şan ve şöhreti, keyfi için değil; yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir. ( 1923 )

Çiftçilerimizin gayretiyle memleketimizin verimli tarlaları birer kalkınma kaynağı olacaktır. Şüphesiz bu kalkınma kaynaklarını dünyadaki düşmanlara karşı savunma için kıymetli bir ordumuz da bulunacaktır. ( 1923 )

Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: "Çünkü Türk Çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sapanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzeyinde bulunmayacaktık. ( 1923 )

Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Fakat sapan kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur. ( 1923)

Kılıç ile zafer kazananlar, sapanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar. ( 1923 )

Tarımın kıymetini, önemini köylüye anlatmak ve gerçekten en çok faydayı sağlayacak faaliyete yöneltmek için ona ilim vermek, ona öğretmek lazımdır. ( 1923 )

Memleketimiz tarım memleketidir. Bu itibarla halkımızın çoğunluğu çiftçidir, hayvan yetiştiricisidir. Bundan dolayı en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu alanda önemli girişimlerde bulunabiliriz. ( 1923 )

Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinasız ziraat olmaz. El emeği güçtür. Birleşiniz, birliklerle makina alırsınız. Senede yüz dönüm çalışır, on misli eker, yüz misli elde edersiniz. Bir de toprağa sevdiği tohumu bulup atmalıdır. Memleketimiz çiftçi memleketi olmaya henüz hak kazanmamıştır. Ziraat memleketi olacağız. Bu da ancak makinalı ziraatle olur. ( 1925 )

Makinesiz tarım olmaz. El emeği güçtür. Birleşiniz. Birliklerle makine alırsınız. Senede yüz dönüm ekeceğinize on misli, yüz misli fazla ekersiniz. Memleketimiz gerçek çiftçi memleketidir. Henüz bu hususa tam halk kazanmış değiliz. Fakat tarım memleketi olacağız. Bu da makine ile olacaktır. ( 1925 )

Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması mutlaka lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve gelişmesi buna bağlıdır. Bundan fazla olarak büyük araziyi modern araçlarla işletip, vatana fazla üretim temin edilmesini teşvik etmek isteriz. ( 1929 )

Çiftçiye arazi vermek de hükümetin devamlı olarak takip etmesi gereken bir konudur. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek memleketin üretimini zenginleştirecek başlıca çarelerdendir. ( 1929 )

Çiftçilerimizi kredi, üretim kooperatifleri gibi ekonomik kuruluşlara kavuşturmak ve bu kurluşları ilerletmek ve geliştirmek gayedir. Küçük sanat sahibi esnafı zorluk ve zayıflıktan kurtarmak ve onları daha kuvvetli, güvenli bir duruma getirmek için gereken kredi müesseselerini yaratmak düşündüğümüz esaslı noktalardan biridir. ( 1931 )

Bir köylü ev sanayii kurulması için çareler düşünmek akla gelir. Bizde köylü, evine, aile ve çocuklarının yaşanmasına gerekli olan yiyecek, içecek ve herkes gibi giyecek için para sarfetmemelidir. Köylü ailenin, elbisenin aba ve kaba bez dokuma tezgahı, sabanı gibi olmalıdır. Bu esasın yaygınlaştırılması ileriye ait bir ideal olmakla beraber, bu gayeye varmak için tedbirler düşünmek ve teşebbüslerde bulunmak çok lüzumludur. Aksi takdirde herşey yolunda gittiği zaman ancak yaşayabilen ve memleket nüfusunun üçte ikisini oluşturan bu insanlar hava gibi, tarım hastalıkları gibi ve nihayet piyasa gibi tesirlerin müsaade etmemesi halinde bütün kusuru hükümete ve vergilere yüklemekten çekinmeyeceklerdir. ( 1931 )

Hasattan sonra ele geçecek ürün köylünün parası demektir... Para değerinin düşmesine karşı tedbir alındığı gibi; memleketimizin durumuna göre tahıl değeri üzerinde de daima hassasiyetle teklifler hazırlayacak bir büronun hizmeti yararlı olur. ( 1931 )

Büyük çoğunluğu oluşturan köylü çiftçimizin incelediğimiz hayatını şu üç esasa dayandırmak lazımdır.

Köylü, ailesiyle yaşamak için, yemek, içmek, giyinmek ve zorunlu ihtiyaçlarını temin etmek ihtiyacındadır. Yiyip içeceği ve giyeceği maddeleri ideal olarak kendisi üretmeli ve imal etmeli ve hayat için para karşılığında sağlayacağı şeyler asgari cins ve miktarlarda tutmalıdır. Bu şekilde köylü geçirdiği üretim yılının borcunu ödedikten sonra kendi hesabına ufak bir tasarruf da yapabilmelidir.

Köylü üretim için lazım olan yeterli krediyi, en uygun faiz ile ve malını paraya çevireceği zamana kadar ödemek zorunda kalmadan bulmalıdır.

Köylü ve hatta büyük çiftlik ve arazi sahipleri ürünlerini ölü fiyatla alacaklarına teslim etmeye veyahut piyasanın en uygun olmayan zamanlarında aracılara satmaya mecbur olmamalı, aradaki birçok aracılara kâr etme imkânı sağlanmaksızın doğruca tüketici piyasaya arzedecek veya mümkün olduğu kadar az aracı ile ana piyasaya yaklaşabilecek bir teşkilata sahip bulunmalıdır. ( 1931 )

Genel ekonomik koşullar ne olursa olsun, köylüyü sade yaşmında gerekli olan vasıtalarla donatacak yine düşük faizli ve uzun vadeli bir tesis kredisi temin etmek(tir).

Çiftçileri, yılın ürününü paraya çevirmeleri mümkün olan zamandan önce borç ödemeye mecbur etmeyecek esaslı usuller koymalı(dır). ( 1931 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türk Ordusu - Türk Askeri - Vatan Savunması   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:14 pm

Ben askerliğin her şeyden ziyade sanatkârlığını severim. ( 1912 )

Ordunun vazifesi, vatanı çiğnemek isteyen düşmana karşı ayağa kalkmaktır. Bu kalkış, elbette yerinde durmak için değil, düşmana atılmak için olursa kalkılmış olduğuna değer. ( 1914 )

Kumandanlar her hal ve andaki duruma karşı gereken tedbirleri tereddütsüz ve süratle almaya mecburdurlar. ( 1914 )

Herhalde askerlerimizin ruhunu kazanmak bizim için bir vazife olduğu gibi evvelâ onlarda bir ruh, bir emel, bir karakter yaratmak da Allah'tan ve Medine-i Münevvere'de yatan Cenâb-ı Peygamber'den sonra bize yöneliyor. ( 1914 )

Muharebede yağan mermi yağmuru, o yağmurlardan ürkmeyen eri, ürkenlerden daha az ıslatır. ( 1914 )

Zaferi, denizi kontrol altında tutan, ihtiyacı olduğu şeyi, ihtiyacı olduğu zaman, istediği yere nakledebilen ülke kazanır. ( 1915 )

Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesinlikle bilmelidir ki, bize verilmiş namus vazifesini tamamen yerine getirmek için, bir adım geri gitmek yoktur.

Uyku ve istirahat aramanın, bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar yoksun kalmasına sebep olabileceğini hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın aynı görüşte olduklarına ve düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtileri göstermeyeceklerine şüphe yoktur. ( 1915 )

Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamann içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir. ( 1915 )

Biz de askeriz, biz de bu orduya kumanda etmiş adamız. Türk Askeri kaçmaz, kaçmak nedir bilmez... Eğer Türk Askeri'nin kaçtığını görmüşseniz, derha kabul edilmelidir ki, onun başında bulunan en büyük kumandan kaçmıştır. ( 1918 )

Ben Türk Ordusunun yabancısı bir adam değilim; ben ordu ile küçük rütbelerden beri içten teması olan bir askerim. Ben, hadiselerin akışı ile ordunun içinde subay, nihayet komutan olarak iş görmüş ve kanaatime göre başarılı olmuş bir komutanım. Türk Ordusunu, onun faziletini, kıymetini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini bizim kadar anlayan az olmuştur. ( 1918 )

Kuvvetli bir ordu denildiği zaman anlaşılması lazım gelen anlam, her kişisi, bilhassa subayı, komutanı; medeniyetin ve tekniğin gereklerini kavramış ve ona göre iş ve hareketlerini uygulayan yüksek ahlâkta bir topluluktur. Şüphe yok ki temel amacı, vazifesi, düşüncesi ve hazırlığı vatan savunmasıyla sınırlanmış olan bu topluluk, memleketin siyasetini idare edenlerin en nihayet verecekleri kararla faaliyete geçer. ( 1918 )

Bir ordunun cevheri ne olursa olsun, siyasete karışırsa birlikte hareket ve savaşma yeteneğini temelinden kaybeder. Ve vatanın savunma gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun, karışmadan önceki disiplini ve savaşma yeteneğini yeniden kazanabilmesi için çok zaman ister. ( 1918)

Gerçek ilim ve bilgiyi verebilecek asıl okul kıtalardır. ( 1918)

Askerler mert olur. Türk Askeri ise mertlerden daha mert ve pek civanmert olur. (1919)

Milletin bağımsızlığı tehlikeye girdiği zaman millet, ordularını kendi toplar ve yalnız bir hareket tarzı kabul eder; o da kurtuluş uğrunda sonuna kadar kanını dökmek. ( 1919)

Ordumuz hayat ve onur mücadelesinde milletin ve milletin gayelerinin tek dayanağıdır. Ordunun, kendisine verilen bu yüce vazifeleri hakkı ile başarabilmesi için sahip olması gerekli niteliklerden birincisi, demir gibi bir disiplindir. ( 1920 )

Eğer ölmek gerekirse o da yapılır. Ölmek ancak öldürmek amaç ve hedefine yönelmiş olmalıdır. Fakat öldükten sonra hiçbir gaye sağlanamayacaksa neye yarar? ( 1920 )

Gerçekte bütün amacımız bu milli sınırlar içindeki milletimizin rahatını, refahını ve bu milli sınırlar ile belirlenmiş vatanımızın bütünlüğünü korumaktan ibarettir. ( 1920 )

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatınla, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim. ( 1921 )

Türk Milleti hakikaten büyük millet. Hüner ona lâyık kumandan olabilmekte. ( 1921 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:15 pm

Bu milletin evlatlarının fedakarlıkları, kahramanlıkları için ölçü bulunamaz. Erlerimiz hakkında yeni bir şey ilave etmek isterim: Kahraman Türk askeri Anadolu muharebelerinin manasını anlamış yeni bir ideal ile savaşmıştır.

Türkiye Ordusu... ölmemek için yenmeye karar vermiş olan bir milletin şeref ve bağımsızlığını savunmak olan kutsal vazifesini her türlü büyük yokluklar içinde yerine getirmeye mecbur olmuş; fakat hak ve adaletin son zaferine olan inanç, galibiyeti sağlamıştır. Sakarya Zaferi'ni kazanmak için en küçüğünden en büyüğüne kadar sevinçle çalışan Türkiye halkı ve ordusu, gerek muharebe esnasında ve gerek muharebeden sonra... bütün Doğu memleketlerinde gösterilen bu sevgiden özellikle duygulanmışlardır. Bu sevgi gösterileri, Türkiye halkının Sakarya Muharebesi'nde bütün Doğu milletlerinin kurtuluşu için mücadele ettiğini bu milletlerin de kavradıklarını ispat etmiştir. ( 1921 )

Böyle evlatlara ve böyle evlatlardan oluşan ordulara sahip bir millet elbette hakkını ve bağımsızlığını tam anlamıyla korumakta başarılı olacaktır. Böyle bir milleti bağımsızlığından yoksun etmeye kalkışmak hayal ile uğraşmaktır. ( 1921 )

Milletin savunmada kararlılığı devam ettikçe batı dünyası başka başka fikirlere yöneldiler, başka fikirlere sahip oldular. Öncelikle batı milletleri, kendi hükümetlerinden başka türlü düşünmeye başladılar. Herhalde burada bir milletin varlığını tanımak düşüncesini açığa vurdular. ( 1921 )

Milli sınırlarımız içerisinde memleketin bütünlüğünü, milletin tam bağımsızlığını sağlamak. Bizim millete karşı üstümüze aldığımız vazife bunu yerine getirecektir. Bundan dolayı meclisin ve hükümetin takip ettiği siyaset bu amacı elde etmeye yönelmiştir. Heyetimiz hedefe yürürken daima memleketin, milletin gücüne dayanarak yürütmüştür. ( 1921 )

Bizi yok etmek düşüncesi karşısında, varlığımızı silahla korumak ve savunmak çok doğaldır. Bundan daha doğal ve daha haklı bir hareket olamaz. ( 1921 )

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin ordusu istilalar yapmak veya saltanatlar yıkmak veya saltanatlar kurmak için şunun bunun elinde ihtiras âleti olmaktan uzaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının vazifesi "Misakı Milli" hükümlerini sağlamaktır. ( 1922 )

Ordu, insanca ve bağımsız yaşamaktan başka gayesi olmayan milletle aynı ideale sahip olmaktan gurur duyan ve yalnız onun emrine bağlı ve sadık öz evlatlarından oluşmuş saygıdeğer ve kuvvetli bir heyettir. ( 1922 )

Bugün mutluluğunu hissettiğimiz zaferi ancak milletimizin iman azmi, kudreti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları'nın süngüleri kazanmıştır. Üzerinde başka türlü hiçbir kuvvet, hiçbir baskı yoktur ve olmamıştır.Milletin ve orduların kabiliyeti, bütün milli hedeflerimizi sağlayacak derecededir. Memleketin kaynaklarının bolluğu halkın çalışma kabiliyeti ve orduların süngüleri barış zamanında her türlü neticeyi elde edecektir. ( 1922 )

Bir millet, bir meclis ve hükümet, ordusunu kendisinden bilir, ona güvenir ve itimat ederse birliklerinin başında birtakım kontrol heyetleri bulundurmaya gerek yoktur. (1922 )

Memleketimizin bereketli topraklarından, sonsuz değerlerinden çeşit çeşit ve zengin kaynaklarından kimseye muhtaç olmadan hakkıyla yararlanabilmek için ve bundan dolayı milletimizi mutlu ve refahlı, ordumuzu tüm ihtiyaçları karşılanmış ve güçlü yaşatabilmek için, sanat şarttır.

Sanatın en basiti, en şereflisidir. Kunduracı, terzi, marangoz, saraç, demirci, nalbant sosyal hayatımızda, askeri hayatımızda hürmete, şerefe en layık sanatkârlardır. (1922 )

( Esir alınan Yunan Generali Trikopis'e söylenmiştir: ) Harp bir talih oyunudur, general. Siz, vazifenizi yaptınız. Mesuliyet talihten geliyor. Üzülmeyiniz. ( 1922 )

İnsanların mücadelesinde en kuvvetli istihkâm iman dolu göğüslerdir. ( 1922 )

Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha çok fenadır. ( 1922 )

Düşmanın taarruzla başlayacak bir hareketine karşı, bizim karşılık olarak vermiş olduğumuz karar yine taarruzla cevap vermektir. ( 1922 )

Kurtuluş için... Bağımsızlık için eninde sonunda düşmanla bütün varlığımızla vuruşarak onu mağlup etmekten başka karar ve çare yoktur ve olamaz! Sinir gevşetici sözlere, telkinlere önem verilmemeli ve itimat edilmemelidir. Osmanlı tarzı idare ve siyasetin yarattığı bu çeşit anlayış reddedilmelidir. Ordu ile, muharebe ile, inat ile bu işin içinden çıkılmaz şeklindeki kaynağı dışarıda olan, öğütlere uyarak; bir vatan, bir millet bağımsızlığı kurtulamaz. Tarih, böyle bir olay kaydetmemiştir. Bunun aksini düşünerek hareket edeceklerin, acılı sonuçlarla karşılaşacaklarına şüphe yoktur. ( 1922 )

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin muzaffer orduları, yeni zaferler kazanma aşkı ile yetinmezler. Fakat bu zafer ( kazanma ) aşkı, milletin esenlik ve mutluluğunu sağlama aşkından kaynaklanmaktadır. ( 1923 )

Ordumuz babalarına ve atalarına layık evlatlardan meydana geldiğini göstermiştir. ( 1923 )

Türkiye Devleti'nin bağımsızlığı kutsaldır. O, sonsuza kadar güven içinde ve her çeşit tahlikeden korunmuş olmalıdır.

Devletin bağımsızlığının, millet ve memleket hayatının tek koruyucusu kahraman ordumuzdur. Bundan dolayı, askeri teşkilatımızın özel bir itina ile düzenlenmesi ve geliştirilmesi en önemli hususlardandır. ( 1923 )

Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zarurî ve hayatî olmalı. Gerçek kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce, vicdanımda acı duymamalıyım. "Öldüreceğiz" diyenlere karşı, "Ölmeyeceğiz" diye harbe girebiliriz. Lâkin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir. ( 1923 )

Süngü, kuvvet, şeref ve haysiyetin müdafaa edemediği hatlar, başka hiçbir prensiple müdafaa edilemez. ( 1923 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sözleri   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:15 pm

Bir ordunun değeri, subay ve kumanda heyetinin değeri ile ölçülür. ( 1923 )

Savaş alanlarında düşmanlarını yenenler ve zafer kazanan milletler çoktur. Fakat gerçek zafer, gerçek zafere hazırlanmak için gerekli güçlerin kaynağını güçlendirmekle mümkündür. ( 1923 )

Askerlik hayatını öyle bir okul haline koymalıdır ki, hem vatanı savunabilecek derecede askerlik sanatını öğrensin ve hem de memleketine döndüğü zaman bütün köy için ve köy halkı için ve hayatı için faydalı olabilecek şeyleri öğrensin. ( 1923 )

Çiftçiler, halk, millet yalnız birşey için silaha sarılmalıdır. Milli sınırları içinde hayatı, bağımsızlığı, egemenliği için... Yani bizim askeri politikamız bir savunma politikası olmalıdır. ( 1923 )

Bütün düşmanlarımız, bütün dünya anlamıştır ki; egemenliğini çok kıskanç bir şekilde savunan ve koruyan milletimiz memlekete ayak basacak düşmanları kovacak ve yok edecektir. ( 1923 )

Benim için ordumuzun kıymetini ifade ölçü şudur: Türk Ordusu'nun bir birliği, eşitini mutlaka mağlûp eder; iki mislini durdurur ve tesbit tesbit eder. Şimdilik bundan fazlasını istemiyorum. Çünki fazlasını milletimizin yaradılışından sahip olduğu cengaverlik zaten temin etmektedir. Fakat bu kıymeti mutlaka muhafaza etmek lâzımdır. Bunu askerî bir esas, bir kaide olarak göz önünde tutmalıdır. Bu kıymet korundukça teşkilâtımızı, talim ve terbiyemizi, sevk ve idaremizi bu hedef ve gayeye yürüttükçe, Türkiye'nin her türlü taarruzdan, tecavüzden korunmuş olacağına ve korunacağına kimsenin şüphesi kalmaz. ( 1924 )

Türkiye Cumhuriyeti yalnız iki şeye güvenir. Biri millet kararı, diğeri en üzücü ve en güç şartlar içinde dünyanın takdirlerine hakkıyla lâyık olma niteliğini kazanan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir.

Bu ordular tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklar, fedakârlıklar göstermiştir. Şanlı zaferler kazanmıştır. Millet ve memleketin gerçekten minnet ve teşekkürüne hak kazanmıştır. ( 1924 )

Türkiye en zayıf zannedildiği bir zamanda ordusu sayesinde en kuvvetli olduğunu ispat etmiştir. Ordumuz vatan içinde zafer kazanmıştır. Bu durum Türkiye'nin olağanüstü gücünün, yüce kararlılığının ve ölmez varlığının en belirli delilidir. Düşmanın vatan içine girmiş olması düşman lehine birçok durum ve sebepler doğurur. Bütün bu güçlükleri aşarak düşmanı vatan içinde yenmek, ortadan kaldırmak başlı başına bir varlık, büyük bir kuvvet eseridir. Vatan içerisinde yenilginin sonucu son derece kötüdür, tehlikelidir. Bu gerçeği doğrulayan yakın ve uzak tarihi örnekler çoktur. ( 1924 )

Memleketin genel hayatında orduyu siyasetin dışında tutmak prensibi, Cumhuriyetin daima dikkat ettiği bir esas noktadır. Şimdiye kadar takip edilen bu yolda; Cumhuriyet orduları vatanın güvenilir ve sağlam koruyucusu olarak saygınlığını muhafaza etmiştir. ( 1924 )

Sınırlarının önemli ve büyük kısımları deniz olan Türk Devleti'nin donanmasının da kuvvetli ve büyük olması gerekir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha rahat ve emin olacaktır. Mükemmel ve güçlü bir Türkiye Donanması'na sahip olmak amaçtır. Bunun ilk hareket noktası harp gemileri alınmasından önce, onları başarıyla sevk ve idare edecek yetenekte komutanlara, subaylara, uzmanlara sahip olmaktır. ( 1924 )

Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan 30 Ağustos Muharebesi Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını meydana getirir. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir yön vermeye kesin etkisi olan bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.

Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti'nin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırdı. Hayatının sonsuzluğa burada taçlandırıldı. BU sahada akan Türk kanları, bu gök yüzünde uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyetimizin sonsuza kadar muhafızlarıdır. ( 1924 )

Dünyada sevgisi benim için yegâne cömert olan şey Mehmedin, Türk Köylüsü'nün asaletinden gelen şeylerdir. Onun sevgisine inanmış ve kanmış olanlar insanların en bahtiyarlarıdırlar. Mehmedcik, o ne elmastır o, Mehmedcik dünyanın en yiğidi, Mehmedcik... ( 1925 )

Vatanın iç ve dış herhangi bir tehlikeden en az fedakarlıkla en az zamanda kurtulması için tek çare, herhangi bir seferberlik çağrısına her vatandaşın derhal ve hiç zaman kaybetmeksizin uymasıdır.

Vatandaşlarım! Türk vatanının gelişmesi, bütünlüğü ve her tehlikeden korunması bir seferberlik çağrısına derhal uymaktır. Bu prensibi yetişkinlermizin ve yetişecek evlatlarımızın daima hatırında bulundurmalıyız. Türk vatanseverliğinin birinci özelliği vatan savunması çağrısı karşısında her işi bırakarak silah altına koşmaktır. ( 1925 )

Milleti yönetenlerin dayanağı ordu olmuştur. Diğer milletlerde ordu ile millet daima birbiriyle karşı karşıyadır. Halbuki bizde tamamıyla bunun tersidir. ( 1925 )

Zafer, "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı, "Başaracağım" diye başlayanın ve "Başardım" diyebilenindir. ( 1925 )

Süngü, kuvvet, şeref ve onurun savunamadığı hatlar, başka hiç bir prensiple savunulamaz. ( 1926 )

Ordu, Türk Ordusu!.. İşte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad!

Ordumuz, Türk birliğinin, Tüek kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.

Ordumuz, Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız teminatıdır. ( 1927 )

Ben, ordumuzun varlığını ve kuvvetini, paramızla uyumlu olarak bulundurmak teorisini kabul edenlerden değilim; "paramız vardır, ordu yaparız; paramız bitti, ordu dağılsın..." Benim için böyle bir mesele yoktur. Efendiler, para vardır veya yoktur, ister olsun ister olmasın, ordu vardır ve olacaktır. ( 1927 )

Bütün ordusu üstün düşman ordusu karşısında mağlup ve kendiliğinden geri kaçarken, kılıcını çekip tek başına atını, düşman kumandanının çadırına saldırarak öülm arayan Türk Kumandanları görülmüştür. ( 1927 )

Bir Türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü rastlantı ve kötü talih sonucu bile olsa, düşmana esir düşmesini biz hoş görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir. Türk İnkılâp Tarihi'nin gelecek nesillere sözleri ve uyarısı işte budur... ( 1927 )

Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk edilemez. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona bağlı olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve direnmeye mecburdur. ( 1927 )

Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha çok fenadır. ( 1927 )

Muharebeye "ya şehit veya gazi olmak için" gidilir. Genel olarak, yiğitlik meydanında ölenlerin hepsine şehit denilirse de, sağ kalanların hepsine gazi ünvanı verilmez. Bu ünvanı ancak kanun verir. ( 1927 )

Tarihte yarılmamış ve yarılmayan cephe yoktur... Cepheler delinebilir, buna karşı tedbir, delinen kısmı derhal kapamaktan ibarettir. Bu ise cephe üzerindeki kuvvetlerden başka, geride, ihtiyatta kuvetli kademeler bulundurmakla mümkündür. ( 1927 )

Yurt toprağını karış karış, kanını akıtarak ve canını vererek savaşan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam. Kimileri benim bu davranışıma, halkın inancını inciten yersiz bir davranış gözüyle bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında güvenilecek gücün evliyaların, yatırların "maneviyatı" olamayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum. ( 1927 )

Bütün maddi ve manevi varlığını, vatan savunmasına adamakta ağır davranan ve kayıtsızlık gösteren milletler, savaşı ve muharebeyi ciddi olarak göze almış ve başarabileceklerine inanmış sayılamazlar. ( 1927 )

Vatanı savunmak için yetiştirilen her tür iç politika ve anlaşmazlıkların dışında ve üstünde saygın bir durumda bulunan Türk Subayı'nın gericiler karşısındaki yüksek vazifesinin vatandaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına şüphe yoktur... Büyük ordunun kahraman subayı ve Cumhuriyet'in idealist öğretmen topluluğunun değerli üyesi Kubilay Bey'in temiz kanı ile Cumhuriyet'in canlılığını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. ( 1930 )

Türk Milleti ordusunu çok sever, onu kendi idealinin koruyucusu telâkki eder. ( 1931 )

Millet ve kahraman çocuklarından meydana gelen ordu, o derece birbiriyle kaynaşmıştır ki, dünyada ve tarihte bunun örneği çok enderdir. Bu milli görünüş ile daima övünebiliriz. ( 1931 )

Devletin yüksek bünyesinin sarsılmaz temeli olan ve milli ideali, milli varlığı ve inkılâbı kollayan ve koruyan Cumhuriyet ordusunun ve onun kıymetli ve fedakâr mensuplarının daima hürmet ve şeref mevkiinde tutulmasına özel itina gösteririz. ( 1931 )

Havacılarımız, bütün ordu ve donanmamız gibi vatanı korumaya hazır kahramanlardır. Büyük millet, bu soylu evlatlarıyla kendini mutlu sayabilir. ( 1935 )

Olaylar, Türk milletine, iki önemli kuralı yeniden hatırlatıyor: Yurdumuzu ve haklarımızı savunacak kuvvette olmak... Barışı koruyacak uluslararası çalışma birliğine önem vermek... ( 1935 )

Deniz silahlarına önem veriyoruz. Denizcilerimizin iyi silahlı ve iyi eğitimli olarak hazırlanmaları büyük emelimizdir. ( 1936 )

Türk Milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lâzımdır. İşte böyle bir teşebbüstür ki, Türk Gençliği'nin binlerce sene evvelden beri tanınmış olan yüksek kıymet,kuvvet, kudret ve yenilmek zekâsının imtihanı olur. Türk Milleti her an ve her kiminle olursa olsun böyle bir imtihana hazırdır. ( 1937 )

Büyük milli disiplin okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda, bize aynı zamanda en lüzumlu elemanları da yetiştiren büyük okul haline getirilmesine, ayrıca özen gösterilip, gayret edileceğine şüphem yoktur. ( 1937 )

Vatanın ve rejimin koruyucusu olmakla kalmayıp en geniş ve gerçek anlamı ile bir barış unsuru ve bir eğitim ve öğretim ocağı olan yenilmez ordumuzun... son sistem silah ve motorlu araçlarla donatılması yolundaki çalışmalara hız vermeliyiz. ( 1938 )

Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk Ordusu!

Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felâket ve sıkıntılardan ve düşman saldırısından nasıl nasıl korkmuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet'in bugünki verimli devrind de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtaları ile donatılmış bir şekilde vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur...

Türk Vatanı'nın ve Türklük topluluğunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. ( Ulus Gazetesi, 30 Ekim 1938 )

Dünyada sevgisi benim için cömert olan tek şey, Mehmedin, Türk köylüsünün asaletinden gelen şeylerdir. Onun sevgisine inanmış ve kanmış olanlar insanların en mutlu olanlarıdır.

Bir milletin alın yazısını müsbet ve menfî olarak tayin eden meydan muharebelerdir. Çünkü bir harbin neticesi ancak meydan muharebelerindeki zafer veya mağlûbiyetle belli olur.

Silah arkadaşlığı, fikir arkadaşlığı demektir.

Askerî plân arzuya değil, hesaba dayanarak tanzim olunmalıdır.

Vatan savunmasına ait vazifelerden daha önemli ve yüce vazife olamaz.

Vatan kesinlikle esenliğe kavuşacak, millet kesinlikle mutlu olacaktır. Çünkü kendi esenliğini, kendi mutluluğunu memleketin ve milletin esenliği için feda edebilen vatan evlatları çoktur.

Bir milletin alın yazısını olumlu veya olumsuz olarak belirleyen meydan muharebeleridir. Çünkü bir harbin sonucu ancak meydan muharebelerindeki zafer veya mağlubiyetle belli olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Sözleri - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Türklük Sevgisi   Sözleri - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:16 pm

Türk! Öğün. Çalış. Güven.

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimiz'in dayanağı Türk Topluluğu'dur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk Kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.

Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklük'ten başka birşey değildir.

Bu millet kılı kıpırdamadan dâva uğruna ve benim uğruma, canını vermeye hazır olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım.

( İngiliz ataşemiliteri Kolonel Ros'un bir sorusuna karşılık olarak söylenmiştir: ) Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Teodoz, İtalya yarımadasına inmek isteyen Türk Attilâ'ya, barış görüşmesinden önce sormuş: "Siz hangi asîl ailedensiniz?" Attilâ da ona cevap vermiş: "Ben asîl bir milletin evlâdıyım!" İşte benim cevabım da size budur!

Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yoktur. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek maksatlar uğrunda ölmesini biliriz.

Türk'e olumlu ve iyi bir şey veriniz. Bunu reddetmesine imkân yoktur.

Türk Milleti kahramanlıkta olduğu kadar istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür.

Benim için en büyük korunma noktası ve şefaat kaynağı milletimin sinesidir. ( 1919 )

Yalnız mitingler ve benzeri tezahürat büyük gayeleri hiçbir vakitte kurtaramaz ve ancak milletin sinesinden bilfiil doğan müşterek kudrete dayanırsa kurtarıcı olur. ( 1919 )

Vakız bize milliyetçi derler. Fakat biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğiz herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir. ( 1920 )

Ben batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım, Almanları, Rusları ve bütün dünyanın milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harp sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur, Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevî kuvveti bütün milletlerin manevî kuvvetinin üstündedir. ( 1920 )

Fatih İstanbul'da bulduğu dinî ve millî teşkilâtı olduğu gibi bıraktı. Rum patriki, Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi hristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi. İstanbul'un fethindenberi, müslüman olmayanların mazhar bulundukları bu geniş imtiyazlar milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder en bariz delildir. ( 1920 )

Birlik ve emelde, kararlı ve ısrar eden millet, mağrur ve mütecaviz her düşmanı eninde sonunda gurur ve tecavüzünde pişman edebilir. ( 1920 )

Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. ( 1921 )

Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist; ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız. Hülâsa, bizim hükûmet şeklimiz tam bir demokrat hükûmetidir. Ve dilimizde bu hükûmet "halk hükûmeti" diye anılır. ( 1922 )

Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. ( 1923 )

Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki millî benliği bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. ( 1923 )

Hiçbir sözümde milletime karşı geri alma durumunda kalmadım. Onları söylerken bir hayal peşşinde koşan gibi, hayal şakıyan şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi. ( 1923 )

Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır. Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka itimada da lâyık değildir. ( 1924 )

Bir Türk dünyaya bedeldir. ( 1925 )

Memleket ve millet hizmetlerinde baş olmak isteyenlerinilham kaynağı, milletin hakikî hisleri ve emelleridir. Bizim anılmaya değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve eğilimlerinde varlığına temas etmeye çalışmaktan ibarettir. Her türlü muvaffakiyet sırrının, her nevi kuvvetin, kudretin hakikî kaynağının, milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır. ( 1925 )

Mühim bir vazifenin yapılışında benden evvel işe girişen, millet olmuştur. Benim şu veya bu sebeple tehir ettiğim mühim vazifeyi millet bana ihtar etmiş ve yapmıştır. Bunu milletin müşterek ruhundaki yükseklik ve erginliğe parlak bir misal olarak anmalıyım. ( 1925 )

Gerektiği zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük istikbale lâyık ve namzet olan bir millettir. ( 1927 )

Memleketin, fikrî ve ekonomik gelişmede, yüksek ilerleme sahası olmasına çalışmak, idealimizdir. Fakat bu gelişmenin, medenî ve millî sınırlar haricinde cereyan almasını prensiplerimize uygun bulamayız. ( 1929 )

Türk Milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve başlı başına müstakil hüvviyetini mahfuz tutmaktır. ( 1930 )

Yurt toprağı! Sana herşey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti'ni ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın. Türk toprağı! Sen, seni seven Türk Milleti'nin mezarı değilsin. Türk Milleti için yaratıcılığını göster. ( 1930 )

Türk Milleti, güzel herşeyi, her medenî şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, herşeyin üstünde tapındığı birşey varsa, o da kahramanlıktır. Bu sözlerim şüphesiz bugünki uyanık Türk Gençliği'nin kulaklarında yüksek ve tesirli bir akisler yapacaktır. Yüksek huylarına ehemmiyetle baktığım Türk Çocukları'ndan daha az şey istemem. ( 1931 )

Türk Milleti büyük bir arslandır. Biz hepimiz onun tüyleri arasına sıkışmış ve sığınmış göz ile görülmez küçük varlıklarız. O arslanın büyük hareketleri ve hamleleri ise inkılâp hareketleri ve hamleleridir. Bu arslanı tahrik edebilmek... İşte bizim için iftihar edebilecek rol budur. ( 1931 )

Millet için ve milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî tarih mefhumunun kıymetini takdir etmek mümkün olamaz. ( 1931 )

Millî seciyeyi derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak heyecanla takip ettiğimiz büyük emellerimizdendir. ( 1931 )

Diyarbakır'lı, Van'lı, Erzurum'lu, Trabzon'lu, İstanbul'lu, Trakya'lı ve Makedonya'lı, hep bir ırkın evlâtları, hep aynı cevherin damarlarıdır. ( 1932 )

Kati olarak bilinmelidir ki, Türk Milleti'nin millî dili ve millî benliği bütün hayatınca hizmetinde ve esas kalacaktır. ( 1933 )

Bu dünyadan göçerek Türk Milleti'ne veda edeceklerin çocuklarına, kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: "Benim Türk Milleti'ne, Türk Cemiyeti'ne, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz." Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk Ulusu duygusunun ifadesidir. Bunu her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini vereceklerdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Ulusu'nun nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. ( 1935 )

Türkiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükûmeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır. ( 1935 )

Seneler geçtikçe, millî ideal verimleri, güvenle çalışmada, ilerleme hevesinde, millî birlik ve millî irade şeklinde, daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir; çünkü, biz, esasen millî mevcudiyetin temelini, millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz. ( 1936 )

( Yugoslavya Başvekili'ne söylenmiştir: ) Benim bir işaretimle bütün Türkler hudutlarda ölmeye hazırdır, bizim hudutlarımızda ve sizin hudutlarınızda... ( 1937 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sözleri
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2
 Similar topics
-
» ******'ün Sözleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Forum Fix :: Genel Kültür :: ******-
Buraya geçin: