Forum Fix
Forumdan daha iyi faydalanabilmek için giriş yapmanız gerekiyor eğer üye değilseniz 1 dakikanızı ayırıp üye olabilirsin.

ForumFix...
Forum Fix
Forumdan daha iyi faydalanabilmek için giriş yapmanız gerekiyor eğer üye değilseniz 1 dakikanızı ayırıp üye olabilirsin.

ForumFix...
Forum Fix
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


ForumFix - Türkiyenin En Kapsamlı Forumu
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Mülakatları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Mülakatları Empty
MesajKonu: Mülakatları   Mülakatları EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:37 pm

İzmir Gazetecilerine Verdiği Mülâkat
İzmir - (Hususî muhabirimizden):


Başkumandanımız Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri dün akşam 30 Kânunusani (Ocak) 1923 salı günü akşamı saat 7'de kayın pederleri Uşakizade Muammer Beyefendi'nin hanelerinde İzmir gazetecilerini kabul buyurarak gazetecilerle uzun boylu hasbıhalde bulunmuşlardır.


Gazeteciler ittifakla paşa hazretlerinden aşağıdaki suallere cevap vermesi lütfunda bulunmalarını temenni eylemişlerdir. Lozan Konferansı'nın inkıtaa uğraması (duraklaması) ihtimali var mıdır? Ve intıkadan ne gibi netayiç (sonuçlar) tevellüt edebilir (doğabilir), bu baptaki (husustaki) fik-i devletleri:


''- Biz de Lozan konferansını dikkatle takip ediyoruz. Çünkü biliyorsunuz ki konferansa davet olunduğumuz zaman ordularımız bütün cihanı hayrete ve takdire mecbur edecek çok parlak ve çok kat'i bir muzafferiyetin âmili bulunuyordu. Harekât-ı askeriyemizi tehir edebilecek (geciktirebilecek) karşımızda hiçbir mâni kalmamıştı. Buna rağmen İtilâf devletlerinin hüs-ü niyetine (iyi niyetine) ve teklilerinin samimiyetine inanarak, ordularımızı tevkif ederek (durdurarak) pek insanî hislerle heyet-i murahhasımızı Lozan'a gönderdik. Bizim bu harekâtımızı tenkid eden dostlarımıza İtilâf devletlerinin artık hüs-ü niyetlerine emniyet edilebileceği kanaatini beyan ettik. Maatteesüf bütün samimiyetimize ve ciddiyetimize rağmen bugüne kadar uzayıp gelen konferansın son safhası henüz İtilâf devletlerinin zihniyetinde tebeddül (değişme) olmadığını, hâlâ eski Osmanlı devletini boğazlayan ve milletimiz için en şedit (şiddetli) ve en kahhar (kahredici) bir darbe-i intibah (uyanma darbesi) olan sabık tavır ve harekâtı başka şekil ve surette yeni Türkiye devletine kabul ettirmek istiyorlar. Son dakikaya kadar İtilâf devletlerinin hakkı ve hakikatı teslim etmelerine intizarla beraber bütün cihan-ı medeniyetin temayül-ü samimiyesine rağmen harbi idame etmek mesuliyetinden çekinmezlerse hükûmetimiz vatan ve millete karşı taahhüt eylediği vazifeyi hüs-ü ikmal edebilmek (iyi bir şekilde tamamlamak) için tevessüle (girişmeye) mecbur olduğu tedbirleri düşünmekten ve almaktan bir an geri kalmamıştır.


Yeni Türkiye ricali miskin ve mütevehhim (kuruntulu) değildir. Kendini bildiği kadar muhataplarını da bilir. Kendi yapacağını takdir ettiği kadar muhataplarının da yapabileceğini nazarı dikkate alır.''


- Ötedenberi harekâtı milliyeyi Fransa Hariciye Nezareti'nin nim resmî (yarı resmî) vasatı-i neşr-i efkârı (fikirlerinin yayın organı) olan ''Temps'' ve daha bâzı Fransız gazeteleri terviç ettikleri (doğru buldukları) halde Lozan'da Fransız heyet-i murahhasasının mütalebat-ı meşruamızın (meşru isteklerimizin) adem-i kabulü (kabul edilmemesi) hususunda gösterdiği harekât-ı mütenakıza (çelişmeli hareketler) hakkında ne düşünüyorsunuz?


''- Filhakika Fransız heyeti murahhasasının tavır ve hareketine bakılırsa bu heyetin Fransız milletinin tercüman-ı efkâr ve hissiyatı (fikirlerinin ve hislerinin tercümanı) olmadığına zahip olunur. Bunun sebebini bulmak güç değildir. Hattâ sühuletle herkes tahmin edebilir. İtiraf etmek lâzımdır ki bir Fransız heyet-i murahhasasından bu yolda bir harekete intizar eylemezdik.''


- İtilâf devletleri müzâkeratı katederlerse faaliyet-i askeriye olur mu? Yoksa vesait-i diplomatikiye ile bir çare-i halli aramakla mı vakit geçirilir?


''- Uzun müddet atalette (hareketsizlikte) kalmayı istilzam edecek olan diplomasi tarika şimdiye kadar mücerrep (tecrübe edilmiş) olduğuna göre hiçbir semere vaadetmez.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Mülakatları Empty
MesajKonu: Antonesku'ya Verdiği Mülâkat   Mülakatları EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:37 pm

****** 17 Mart 1937'de, Ankara Palas salonlarında, Romanya Dışişleri Bakanı Antonesku ile yaptığı bir sohbette, kendi hayat felsefesini ve ayrıca şeflerin nasıl olması gerektiği hakkındaki düşüncelerini aşağıdaki şekilde anlatmıştır:


Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir.


Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı herşeyi kara görüyordu. ''Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız dünyadaki muvakkat (geçici) ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz'' diyorlardı.


Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: ''Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şâtr olalım.''


Ben kendi karakterim itibarıyla ikinci hayat telâkkisini tercih ediyordum, fakat şu kayıtlar içinde:


Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar. Besbelli ki o adam fert sıfatıyla mahvolacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mes'ut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Makûl bir adam, ancak bu suretle hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, saadeti için çalışmakta bulunabilir.


Bir insan böyle hareket ederken, ''benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedecekler mi?'' diye bile düşünmemelidir. Hattâ en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır.


Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır.


Bahçesinde çiçek yetiştiren adam bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da çiçek yetiştirendeki hislerle hareket edebilmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki memleketlerine ve milletlerine ve bunların istikbaline faydalı olabilirler.


Bir adam ki memleketin ve milletin saadetini düşünür, o adamın kıymeti birinci derecededir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiş sayılmaz. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına nail ederler (kavuştururlar). Kendi gidince terakki (ilerleme) ve hareket durur zannetmek gibi bir gaflettir.


Şimdiye kadar bahsettiğim noktalar ayrı ayrı cemiyetlere aittir. Fakat bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla insan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hâdim olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır.


Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu vadide çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yolda kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa, yapsın huzurdan mahrumdur. Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim:


Milletleri sevk ve idare eden adamlar, tabii evvelâ kendi milletinin mevcudiyet ve saadetinin âmili olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek lâzımdır.


Bütün dünya hâdiseleri bize bunu açıktan açığa isabet eder. En uzakta zannettiğimiz bir hâdisenin bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz.


Bunun için beşeriyetin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icabeder. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan bütün âza müteessir olur.


İşte bu sükûnet içinde bütün dünyayı mütalaâ etmek fırsatı bizdedir. Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla alâkadar olmalıyız. Hâdise ne kadar uzak olursa olsun bu esasdan şaşmamak lâzımdır. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükûmetleri hodbinlikten kurtarır. Hodbinlik şahsî olsun, millî olsun daima fena telâkki edilmelidir.


O halde konuştuklarımızdan şu neticeyi çıkaracağım: Tabiî olarak kendimiz için bütün lâzım gelen şeyleri düşüneceğiz ve icabını yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alâkadar olacağız.


Kısa bir misal: Ben askerim. Umumî harpte bir ordunun başında idim. Türkiye'de diğer ordular ve onların kumandanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki:


- Niçin size ait olmayan meselelerle de uğraşıyorsunuz?


Cevap verdim;


- Ben bütün orduların vaziyetini iyice bilmezsem kendi ordumu nasıl sevk ve idare edeceğimi tayin edemem.


Bir devlet ve milleti idare vaziyetinde bulunanların daima gözönünde tutmaları lâzım gelen mesele budur.


Bu münasebetle muhterem misafirimize şunu diyeceğim: ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumlu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Yanlışım varsa halk tekzip eder. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni tekzip ettiğini görmedim.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
burock45
Süper Fix Üye
Süper Fix Üye
burock45


Mesaj Sayısı : 185
FixPoint : 8
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : Manisa

Mülakatları Empty
MesajKonu: Amerikalı Kadın Gazeteci Gladis Baker'e Verdiği Mülâkat   Mülakatları EmptyPerş. Haz. 11, 2009 2:42 pm

- Harp çıktığı takdirde Amerika, bitaraflık siyasetini muhafaza edebilir mi!


''- İmkânı yok, Eğer harp çıkarsa, Amerika'nın milletler camiasında işgal ettiği yüksek mevki her halde müteessir olacaktır. Coğrafi vaziyetleri ne olursa olsun milletler birbirine bir çok rabıtalarla bağlıdırlar.


Bundan başka, Amerika büyük ve kuvvetli, ve dünyanın her yerinde alâkası olan bir devlet olduğundan kendisinin siyaset ve iktisadiyat cihetinden ikinci derecede bir mevkie düşmesine aslâ müsaade edemez.''


- Milletler Cemiyeti'nin, sulhun muhafazası için müessir bir vasıta olduğunu zannediyor musunuz?


''- Milletler Cemiyeti, henüz kat'î ve müessir bir vasıta olduğunu ispat etmemiştir. Diğer taraftan Milletler Cemiyeti bugün, bütün milletlerin, müşterek gayenin tahakkuku için çalışabilecekleri yegâne teşkilâttır.


Şuna da kaaniim ki, eğer devamlı sulh isteniyorsa kütlelerin vaiyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın heyet-i umumiyesinin refahı açık ve tazyikın yerine geçmelidir.


Dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.''


- Türkiye'de Bolşevikliğin yayılmasından korkuyor musunuz?


''- Türkiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk hükûmetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır.''


- Niye diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmıyorsunuz?


''- Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine râmedendir. Ben kalbleri kırarak değil, kalbleri kazanarak hükmetmek isterim.''


- Mes'ut musunuz?


''- Evet, çünkü muvaffak oldum.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mülakatları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Forum Fix :: Genel Kültür :: ******-
Buraya geçin: